Tag Archives: gezi günlük

gezi günlük

Büyük Thar Çölü’nde Bir Gece

Standard

16 – 18.08.2010

Jodhpur’dan 4-5 saatlik bir otobüs yolculuğu ile Jaisalmer’e ulaşıyoruz.  Jaisalmer, çölde deve safarisi yapmak için en uygun durak. Bu şehrin öteki ismi Altın Şehir. Şehre yaklaşırken sebebini anlıyoruz: Çöl atmosferi ve şehrin ortasına kurulu sarı surlarla çevrili büyük kale tüm şehri portakal-sarı bir renge boyuyor. Jaisalmer Kalesi duvarları şehri ikiye bölmüş durumda. Kale içi, şehir içinde ayrı bir şehir. Kale kapısından içeri girince, küçücük labirent sokaklar, pek çok turistik kafe, mağaza, otel ve seyahat acentelerinin oldugu bir mini-şehir ile karşılaşıyoruz. Turistik olmasına rağmen surlarla çevrili tarihi kale içi, yapısı bozulmamış binaları ve sokaklarıyla başka bir dünyadaymış hissi veriyor bize. Kalenin dışında ise halkın çoğunluğunun yaşadığı, daha az turistik, daha çok kaotik bir şehir var. Kalacak otel konusunda kararsızlığa düşüyoruz. Rehberimizin yazdığına göre Jaisalmer Kalesi, elverişsiz kanalizasyon sistemi sebebiyle son yıllarda tehlike altında, 1993’ten bu yana üç tane kale burcu çökmüş. Kanalizayon ve atık sistemindeki bozukluğa kale içinde yer alan otellerin dikkatsizliği ve düşüncesizliğinin de sebep olduğu ve bu nedenle kale içindeki otellerde kalınmamasının iyi olacağı yazıyor rehberde. Ama kale içindeki otantik Jaisalmer de bizi çoktan büyülemiş durumda. Kale içinde bir kaç otel gezdikten sonra yolumuz Jain Temple’ın hemen yanındaki Mud Mirror Otel’e düşüyor. Otel’in sahibi Suraj, bize 2 No.lu odayı gösteriyor, bayılıyoruz. Üstelik de fiyat çok uygun (gecelik iki kişilik oda fiyatı 300Rupi, yani 5 Euro!). Ama içimiz rahat değil, Suraj’a rehberde okuduğumuz kale içi otellere dair eleştirileri soruyoruz. Hemen dert yanmaya başlıyor ve bunların, kale dışındaki rakip otellerin uydurması olduğunu, kendisinin de yıllardır kale içinde yaşadığını ve asla kaleye zarar vermeyeceğini, otelinin ne kadar düzgün bir kanalizasyon sistemi olduğunu anlatmaya başlıyor. İkna olup (ya da olmak isteyip) odayı tutuyoruz ve sırt çantalarını odaya bıraktığımız gibi, kendimizi dışarı atıyoruz yine. Ertesi gün icin çölde deve safarisi ayarlamamız lazım.

Otelimizin terasında Suraj ile çay sohbeti :)

Otelimizin terasında Suraj ile çay sohbeti

Çöl Safarisi, tur firmalarını devre dışı bırakıp kendi kendimize yapamayacağımız aktivitelerden birisi ne yazık ki, bu yüzden başlıyoruz acenteleri dolaşmaya. Fiyatlar ve sunulan programlar genelde her acentede birbirinin aynı, bu sebeple en sonunda bize güvenilir gibi görünen ve hemen ertesi sabaha kalkışlı 6 kişilik bir grup olduğunu söyleyen, rehberimizin de önerdiği Ganesh Travels’ın sunduğu safaride karar kılıyoruz. Bir gece kalışlı iki tam günlük safari turuna kişi başı 9 Euro gibi bir ücret ödüyoruz (sabah-öğle-akşam yemekleri dahil).

Ertesi sabah erkenden safari grubumuzla buluşuyoruz. 20-30 yaş arası batılı turistler tur arkadaşlarımız. 3 tane tur rehber-görevlimiz var, iki gün boyunca develerimizi sürmede yardımcı olup, çöl yemekleri pişirecekler bize. Herkes devesine biniyor ve develer rehberlerin kontrolünde yürüyecekler herhalde diye beklerken, develerimiz gayet özgürce kafalarına göre yürümeye başlıyor. Biz önce bir panikliyoruz ama tur rehberleri gayet rahat, onlar yolu biliyor, siz sıkı tutunun yeter diye gülüp şakalaşıyorlar bizimle. Sadece kendi kendine deveyi sürmekten çok korkan bir iki kızın develerini rehberler sürekli kontrol altında tutuyorlar, geri kalanımız başımıza buyruk gidiyoruz. Benim deve, şansıma, grup lideri cıkıyor, önden koştura koştura gidiyorum. Bu durum hoşuma gitmeye başlıyor, ta ki sevgili deve biraz yemek yemek için önümüze çıkan neredeyse ağaç büyüklüğünde bir çalılığa dalana kadar… Neyseki çok geç olmadan bir rehber koşturup benim deveyi ve beni çalılıktan topluyor, ellerim kollarım çizik içinde, bluzumun sağı solu yırtılmış olarak geçiriyorum safarinin kalanını. Tam çöl insanı imajım oldu şimdi diye gülüp eğleniyoruz bir de bu halimle:)

Sevgili devem biraz ilerideki agaç ve çalılıklara dalmadan hemen önce

Sevgili devem biraz ilerideki ağaç ve çalılıklara dalmadan hemen önce

Büyük Thar Çölü öyle sapsarı uçsuz bucaksız bir kum deryası değil, çalılıklarla dolu, yer yer çöl köyleri ve insanlarıyla karşılaşılan, daha çok sarı-yeşil bir bozkır kasabasını andıran yerlerden geçiyoruz. Öğle ve akşam yemeklerini rehberlerimiz yaktıkları ateş üstünde pişiriyorlar, karışık sebzeli Thal ve pirinç pilavı. Tabii bir de Chapati ekmeği (bizim lavaş ekmeklerine benzer, yine ateş üstünde pişirilen ekmekler). Bütün günü deve üstünde hoplaya hoplaya geçirdikten (güneşin en tepede olduğu öğle saatlerinde çalılık gölgesinde siesta yapıyoruz ama) sonra nihayet geceyi geçireceğimiz mola yerine geliyoruz. Sarı kumlar üzerine güneşin batışını seyretmek benim için çöl safarisinin en favori kısmı oldu. Akşam yemeğini yedikten sonra büyük bir ateş yakıp grupça etrafına toplanıyoruz, rehberlerimiz bir kaç tane geleneksel çöl şarkısı söylüyor, biz turistler aramızda Hindistan gezisi tavsiyelerini paylaşıyoruz (Normalde gezi planımızda olmayan Rishikesh’i, buradaki İspanyol arkadaşların tavsiyesi üzerine turumuza ekledik ve benim tüm Hindistan gezimizde en sevdiğim, hatta aşık olduğum şehir Rishikesh oldu). Geceyi uyku tulumları içinde, yıldızların altında uyuyarak geçiriyoruz. Ertesi gün kahvaltıdan sonra yine develerin üstünde yola düşüyoruz. Deve üstünde seyahat çok sarsıntılı ve yorucu, bacaklarımız tutulmuş, popolarımızın üstüne oturamaz hale gelmiş durumdayız. Akşama doğru safari son buluyor, tur cipleri bizi çölden alıp Jaisalmer’e geri götürüyor. Biraz daha güzelim Jaisalmer kale içi sokaklarını dolaşıp, alışveriş yaptıktan sonra turdan arkadaşlarımızla son bir akşam yemeği yiyerek, bizi Jaisalmer’den Bikaner’e götürecek trene biniyoruz.

Çöl safarisi yapacak olanlara öneri: Bu safarilerin  4-5 günlük, bir haftalık, 10 günlük olanları da mevcut. Bize bir gece iki tam gün yetti de arttı bile. İlk gün ve gece heyecanlı ve değişik, ama sonrası hep aynı manzara, deve üstünde uzun süre kalmanın vücutta yarattığı kramplar da cabası. Mesela biz sonraki bir iki günü kovboylar gibi bacaklarımız iki yana ayrı şekilde yürüyerek geçiriyoruz 🙂

Akşam yemeğimiz

Akşam yemeğimiz

En çok onlar yoruldu bu turda..

En çok onlar yoruldu bu turda..

çöl köylerini ziyaret

çöl köylerini ziyaret

Jaisalmer'de gün batımı

Jaisalmer’de gün batımı

 

Hindistan Günlükleri kategorisindeki diğer yazılara ulaşmak için tıklayın!

 

 

 

Biraz Alışveriş, Biraz Kültür-Tarih, Biraz Hastane (Nam-ı diğer Jaipur, Udaipur, Jodhpur)

Standard
Hawa Mahal - Jaipur

Hawa Mahal – Jaipur

12.08-16.08.2010

Fatehpur Skri’den 4-5 saatlik bir otobüs yolculuğu ile akşama doğru Jaipur’a varıyoruz. Bu şehrin turistler arasında iki ismi var: pembe şehir ve alışveriş şehri. Pembe olmasına pembe ama alışveriş konusunda (Hindistan gezimizin kalanında olduğu gibi) beni biraz hayalkırıklığına uğratıyor. Doğru, herşey çok ucuz, şimdilerde batıda yine çok moda olan şalvarlar, bol pantolonlar, tunik bluzlar bir sürü. Ama hintli kadınların ufak tefek olmalarına karşın, bedenler (turistlere yönelik textil sektörü ön planda olduğu için) büyük, üzerime göre bir şey bulmakta zorlanıyorum. Bir de nedense çok fazla çeşit yok, gezdiğimiz bütün şehirlerde hep aynı model ve tipte kıyafetlere, aksesuarlara rastladık genelde. Alışveriş cennetimiz Hindistan değil, gezinin devamındaki Nepal oldu sonuç olarak, hem bol çeşit, hem daha iyi kalite hem de çok ucuz fiyatlar. Daha sonra Nepal günlüklerinde bahsedeceğim.

Jaipur’a akşamüzeri yorgun varıyoruz ve ilk işimiz bir gecelik kalabileceğimiz, otobüs istasyonuna yakın otel aramak oluyor. Rehberimizde tavsiye edilen otellerin hepsi dolmuş, rastgele girdiğimiz oteller ise kötü durumda olmalarına ragmen Hindistan otel fiyatları çerçevesinde pahalı. Sonunda aramaktan yorulup mecburen bir cadde üzeri oteline atıyoruz kendimizi. Rotamızdaki şehirlerin çoğunda olduğu gibi, bu şehirde de gece yapılacak pek bir şey yok. Biraz sokaklarda dolaşıp, satıcıların ve turist avcılarının ataklarından bunalarak otelimize kaçıyoruz. Yanlış anlaşılmasın, gezimizin genelinde, önyargıların aksine, çok rahattık. Benim Hintlilerden görünüş itibarıyla pek bir farkım olmamasından mıdır bilinmez, hiç de öyle bunalmadık turistlere özel ilgiden. Insanları çok sıcak ve samimi bulduk. Ama Jaipur istisnalardan biriydi. Ertesi sabah otelden ayrılıp önce otobüs garından akşam için Udaipur biletlerimizi alıyoruz. Sırt çantalarımızı gardaki bagaj emanete bırakıp , sadece cidden görülmesi gereken Hawa Mahal, City Palace ve Jantar Mantar’ı ziyaret ediyoruz. Hawa Mahal pembe dev bir bal peteğini andıran çok güzel ve enteresan bir saray. Jantar Mantar ise yüzyıllık bir astronomik gözlemevi. Gezilip görülecek mekanları bitirdikten sonra, şansımıza tam o gün Jaipur’da kutlanacak olan büyük bir sokak festivalini izlemek için kalabalığın arasına karışıyoruz. Bir kez daha şaşırıp hayran kalıyorum insanların sıcaklığına ve merakla karışık nezaketine. Kadınlar cadde kenarında yanlarına oturabilmem için yer açıyorlar bana; erkekler Til’e tüm seyahat boyunca alıştığımız klasik soruları sormaya başlıyorlar: Nereden geliyorsunuz, nereye gidiyorsunuz, evli misiniz 🙂 Teej Festivali ile muson yağmurlarının gelişini kutluyor Jaipur halkı. Rengarenk sariler içinde süzülen kadınlar, dans eden erkekler, fillerin resmi geçidi derken iki üç saat nasıl geçiyor anlamıyoruz ve kendimizi yine bir otobüste, Udaipur’a giderken buluyoruz. İlk kez bir yataklı gece otobüsünde seyahat ediyoruz ve şaşırtıcı derecede konforlu. Ama sonraki otobüs deneyimlerinde (yataklı yataksız), bu ilk seferin bir istisna oldugunu anlayacağız:)

Jantar Mantar - Jaipur

Jantar Mantar – Jaipur

Teej Festival - Jaipur

Teej Festival – Jaipur

Udaipur, sıcak ve kalabalık şehirlerden sonra serin, sakin bir dinlenme molası oluyor bize. Bir göl şehri Udaipur ve içinden su geçen (illa deniz olması gerekmiyor, bunu farkettim ne zamandır, bir göl, nehir de yetiyor bir şehrin havasını yumuşatmaya) tüm şehirler gibi iklimi yumuşak, en azından diğer Rajasthan şehirlerine oranla. Bir James Bond filmi olan Octopussy, Udaipur’daki bu Pichola gölü üzerinde yüzen Lake Palace Hotel’de çekilmiş zamanında. Bu otel şimdi lüks bir otel olarak turistlere hizmet veriyor. Biz kalmadık ama resimlerini çektik:) Udaipur’a varır varmaz Til hastalanıyor. Uzun süreli Hindistan seyahatlerinde mikroplardan, yiyeceklerden, iklimden etkilenip hastalanmak bir olmazsa olmaz neredeyse. Aramızdaki çürük elma olarak  ilk önce benim hastalanmamı beklerken, Til’in yataklara düşmesi sürpriz oluyor. Sanırım ben çok da hijyenik olmayan ortamlara, etrafta dolaşan mikroplara ve bol baharatlı yiyeceklere Turkiye’den idmanlıyım ki neredeyse tüm yolculuk boyunca da ciddi bir sağlık sorunu yaşamayacağım. Til ilk iki gün iyileşemeyince en yakınımızda bulabildiğimiz tek hastane olan Amerikan Hastanesi’ne gidiyoruz. Turistleri yakalamışken Til’i check-uptan geçirip, koluna serumu takıp bir de üstüne o gece hastaneye yatırmaya kalkıyorlar (bir gecelik hastane odası fiyatı Hindistan’da 5 yıldızlı bir otel fiyatına denk). Hastanede kalma kısmına hop deyip, gerekli (ve bence biraz abartılmış) tedavi yapıldıktan sonra otelimize dönüyoruz. Ama hakkını vermek lazım, Til süper etkili antibiyotik serumu aldıktan sonra ayağa kalkıveriyor.

Til hasta yatarken, ben Udaipur’daki görülesi yerleri ziyaret ediyorum: City Palace, içindeki müzeleriyle birlikte, Rajasthan’ın en büyük sarayı. Sarayın üst kat pencerelerinden Pichola gölü ve Lake Palace otelini içine alan manzaralar çok hoş. Diğer bir etkileyici yapı, tüm duvarları inanılmaz derecede detayla işlenmiş oymalarla kaplı bir Indo-Aryan tapınağı olan Jagdish Tapınağı.  Eğer Udaipur’un turistik merkezi sayılan Lal Ghat bölgesinde kalıyorsanız, Udaipur’un kalabalığa rağmen telaşsız, minicik, şirin sokaklarında yürüyerek bahsi geçen saraya ve tapınağa ulaşmak mümkün. Diğer bir tavsiyem de City Palace’in bahçesinden hareket eden tur botlarıyla Pichola gölünde bir mini tur yapmanız ve Ayurvedic Body Care (yine Lal Ghat bölgesinde) isimli küçük stüdyoda cilt bakımı yaptırıp ayurvedik ürünleri denemeniz. Buradan alıp sonradan bağımlı olduğum ayurvedik bazlı kremleri şimdi internet yoluyla sipariş edip kullanmaya devam ediyorum.

Udaipur’dan sonraki durağımız mavi şehir olarak da bilinen Jodhpur oluyor. Burada sadece, hayatımda gördüğüm en büyük hisar olan Jodhpur kalesini geziyoruz ve sonrasında çöl turu macerası yasamak üzere bizi Jaisalmer’e götürecek olan otobüsümüze binerek yola devam ediyoruz..

City Palace'tan Pichola Gölü Manzarası

City Palace’tan Pichola Gölü Manzarası

Jagdish Tapınağı Duvar Süslemeleri

Jagdish Tapınağı Duvar Süslemeleri

Şehir Sakinlerinin Pichola Gölü Sefası

Şehir Sakinlerinin Pichola Gölü Sefası

Udaipur'un kutsal ve güzel inekleri:)

Udaipur’un kutsal ve güzel inekleri:)

şafak sökerken Jodhpur kalesinin görkemli duvarları

şafak sökerken Jodhpur kalesinin görkemli duvarları

Jodhpur sokakları

Jodhpur sokakları

Jodhpur Kalesi'nin İçi

Jodhpur Kalesi’nin İçi

Mavi Şehir Jodhpur

Mavi Şehir Jodhpur

 

Hindistan Günlükleri kategorisindeki diğer yazılara ulaşmak için tıklayın!