Konuk Yazar: Ceren Aydın Topkaya
Herkese merhaba,
Bir önceki yazımda Cornwall bölgesi ve Penzance kasabasından bahsetmiştim, notları buradan okuyabilirsiniz.
İlk günümüzü Pencance’da geçirince ikinci günümüzün sabahında erkenden Penzance açıklarındaki, 5 tane büyük adadan oluşan Isles of Scilly’nin en büyük adası olan St. Mary’s adasına gitmek üzere yola çıktık.

St. Mary 5 tane büyük adadan oluşan Isles of Scilly’nin en büyük adası. Diğer adalar: St. Agnes – Tresco – Bryher ve St Martin’s.
Bu arada gemi yolculuğu için erkenden kalmış, pek bir şey yiyememiştik. Sabah 8’de gemi hareket etti, bu arada biletleri başka bir arkadaşımız almıştı, ben hiç dikkat etmemişim o saate kadar, meğer yolculuk tam 2 saat 45 dakika sürecekmiş. Eee ne var yani bunda demeyin. İlk bir saat her şey güzeldi, keyifle etrafı seyrettik (vapur gibi açık alanı vardı), sohbet ettik, ta ki açık sulara çıkana kadar. Bundan sonrası benim hayatımda geçirdiğim en zor bir buçuk saatti. Kesinlikle abartmıyorum. Şimdi, beni deniz tutar. Ama bu çok kolay kontrol edebildiğim bir şeydi. Mesela ömrümde iki defa Yenikapı – Bandırma feribotuna bindim, ikisinde de önden ilaç aldım, fırtınalı, rüzgarlı havada binmem gemiye vs. Ama burada elim kolum bağlandı. Zaten yeni bir ülkeye geleli bir buçuk ay olmuş, her şey yeni, her şey farklı, kendimi kaybetmişim, bu gemi turunun böyle bir etki yaratacağı üzerimde aklıma bile gelmemişti. Gerçi o gün ekstra problemliydi muhtemelen yolculuk, çünkü yanlız değildim, geminin dörtte üçü de benimle beraber öğürüp çıkarıyordu. En acıklısı da bu turun günübirlik bir tur olduğunu bilmek, aynı şeyi altı saat sonra tekrar yaşayacağını bilmekti. Bir ara adaya vardığımda oraya yerleşmeyi ve hiç ayrılmamayı ciddi ciddi düşündüm 🙂
St. Mary adasının merkezi- Hugh Town
Değdi mi derseniz kesinlikle değdi – çok güzel bir adaydı.
Gemi turu için bu arada 4 kişi gidip dönüş 140 pound ödedik.
Bu arada buraya küçük uçaklar da geliyormuş. Land’s End, New Quay ve Exeter’den bu uçaklara binebiliyormuşsunuz. Uçak küçük dediysem gerçekten küçük, bir 8 koltuklu varmış, bir de 19 koltuklu. Fiyatını bilmek bile istemiyorum.
Yukarıdaki haritada 5 tane yürüyüş rotası önerilmişti:
- West Coast
- Watermill and Pelistry Bay
- The Garrison
- Peninnis Head
- Lower Moors

Yürüyüş rotamız genelde bu şekilde daracık bir yoldu, iki kişi yan yana anca yürüyebiliyordu, gerçi güzelliği de bu değil mi?
Biz iki tane rotayı yürüyebildik, Garrison ve Peninnis Head. Garrison rotasında adayı çevreleyen surların yanından yürüyorsunuz, toplarla fotoğraf çektiriyorsunuz, eskiden kale olan ama şimdi otele dönüşmüş Star Castle’ı görüyorsunuz, Peninnis Head tarafında ise kaya oluşumlarını ve deniz fenerini görebiliyorsunuz.
Bu arada nisan ayı daha turistik sezon için erkendi, ama yine de Paskalya olmasını fırsat bulan bir sürü insan gelmişti. Yazın tabi bir de bir sürü su sporu, dalış yapılıyor, bir de denize girebilmeniz için bir çok plaj var, muhtemelen çok kalabalıktır buralar yazları diye tahmin ediyorum, hem İngiliz turistler hem yabancı turistler geliyor.
Adalarla ilgili biraz genel bilgi vereyim, aslında 5 ada diyoruz ama bunlar hep takım ada, normalde 140 tane adacık varmış toplamda. St. Mary adası en büyükleri ama burada bile sadece 2000 kişi yaşıyormuş. Nisanla Ekim ayları arasında adadan adaya geçmenizi sağlayan tekneler çalışıyor.
Daha detaylı bilgi edinmek isterseniz www.visitislesofscilly.com
Bu arada dönüş yolculuğunu merak eden varsa, dönüşü idare ettim, ha yanlış anlamayın, hiç kolay olmadı, en alt kata indim, tam ortadaki koltuğa oturdum, kollarımı sandalyenin kenarlarına yapıştırdım ve hep dümdüz sabit ileri baktım. İki buçuk saat sonra Penzance’a dönmüştük.
Döndükten sona bir Çin yemeği açık büfesi bulduk Penzance’da, sonra da trenle Plymouth’a geçtik.
Benden şimdilik bu kadar. Bir sonraki yazıda Plymouth’u anlatacağım.
Herkese iyi gezmeler..
Twitter: @cerenayayay
Instagram: gezcerengez