Tag Archives: Batı Karadeniz

Batı Karadeniz Turu 5: Safranbolu

Standard

Konuk Yazar: Ceren Aydın

bati_karadeniz_5_1

Sevgili Karadeniz fatihleri,

Karadeniz’in son yazısını okumaktasınız, tekrar tatil olsa da gitsem, ya da bahar gelse hafta sonu gitsem diye planlar yapmaya başladım. Güzel yerler vesselam..

Gelelim Safranbolu’ya. Öncelikle Safranbolu’yu çok kimse ziyaret etmiştir. Özellikle bayramlarda seyranlarda hafta sonlarında İstanbul’a da yakın olduğu için çok kalabalık oluyor. Ama gitmediyseniz gidin derim. Çok güzel bir mimarisi var, 18 yy Osmanlı mimarisi- evler tamamen ahşap, 3 katlı. Eğer Yörük Köyü yazısını okuduysanız mimari benzer, zemin kat ağıl, birinci kat haremlik, selamlık, ikinci kat yatak odaları vs.
Buranın önemli bir özelliği de Unesco’nun kültür mirası listesine girmiş olması. Bu ne demek? Dünyaca ünlü demek, kalabalıkların artması demek. Bu bölgede bulunan yaklaşık 2000 geleneksel türk evinden 800’ü koruma altındadır.

Eğer Karadeniz yazılarını takip ettiyseniz Karadeniz’de bir yer daha Unesco listesinde. Bilin bakalım neresi? Ben neyim ki sınav yapıyorum bir de, cevap Sümela Manastırı.

Daldan dala atlamadan Safranbolu’ya devam.

MÖ 2000 yılında kurulan bölgede sırasıyla Hititler, Frigler, Persler, Romalılar, Selçuklular ve Osmanlılar egemenlik kurmuşlar. 1423 yılında Osmanlı’ya geçtikten sonra kent, kervan yolları üzerinde de olunca zenginleşmeye başlamış.

bati_karadeniz_5_2

Beldeye adını veren safran çiçeği- kendi ağırlığının yüz bin katı kadar sıvıyı sarıya boyayabiliyor. Gıda, ilaç ve kozmetikte kullanılıyor, çok ender yerde yetişiyor.

Cinci Han

Cinci Han

Kervanların konakladığı yerlerden biri yukarıda fotoğrafını gördüğünüz Cinci Han. Cinci Hoca tarafından 1645 yılında yaptırılmış. Uzun yıllar hizmet vermiş, 2004 yılında tekrar açılmış, şu an içinde 25 oda varmış. Biz kalmadık ama 400 yıllık bir binada kalmak havalı olsa gerek.  Bu arada cinci Hoca zamanında kimsenin iyileştiremediği sadrazamın oğlunu iyileştirmiş, koskoca hanı yaptıracak parayı da ordan bulmuş 🙂

bati_karadeniz_5_4

İzzet Mehmet Paşa Cami

İzzet Mehmet Paşa Cami

Bu arada ben gelmeden önce bilmezdim, Safranbolu 3 tane derenin (Akçasu, Gümüş, Bulak) yarattığı kanyonlar üzerine kurulu bir yermiş. Yukarıdaki caminin de bir kısmı kemerler üstünde, altında Akçasu Kanyonu var. Değişik bir görüntü.

Akçasu Kanyonu

Akçasu Kanyonu

Bu kanyon dışında yörede 3 kanyon, 2 de mağara bulunuyor.

bati_karadeniz_5_7

Bakırcılar Çarşısı

Yukarıda gördüğünüz çarşı fotoğrafı cami ile kanyonun arasından çekildi. Dipte kanyonun ilerlediğini görebiliyorsunuz. Komşu olan demirciler çarşısı yokuşun başında, bakırcılar çarşısı ile yokuşun aşağısında. Demiri ateşle işleyen demircilerin külü yokuş aşağı bakırcılar çarşısına ulaşır, buradaki bakırcılar da bu külle bakırlarını kalaylarmış. “Komşu komşunun külüne muhtaçtır” lafı da buradan geliyormuş.

Yine burada olan yemeniciler çarşısında ayakkabıcılar olurmuş. Buradan ayakkabı alan mahalleli eğer aldığı ayakkabı ayağını acıtır da beğenmezse gider o ayakkabıyı dükkanın damına atar, herkese göstere göstere adamı rezil edermiş, ayakkabıcının yeni ayakkabıyı ücretsiz teslim etmesi gerekirmiş, damdan da o ayakkabıyı alamaz, daha kaliteli yapmak zorunda kalırmış. “Pabucunu dama atmak” terimi de buradan geliyormuş.

Bakırcılar

Bakırcılar

Kaymakamlar evi

Kaymakamlar evi

Bölgede Kaymakamlar Evi tamamen aynı kalan, içerisi gezilebilen bir yer. Haremlik-selamlık kısmındaki dönme dolap çok meşhur.  Şimdi erkekler misafirleri ağırlarken kadınlar yemek yapıyor, e namahrem var, hep örtünüp getir götür yapmaya üşeniyorlar, bir dolap yapıyorlar, bir kapısı haremlikte, bir kapısı selamlıkta. Koyuyorlar yemeği raflara, çeviriyorlar dolabı, yemek diğer tarafta. Orada da erkekler alıp yemeği konuklarına ikram ediyorlar. Çok yaratıcı bir çözüm.

Meşhur dolap – solda kapalı – sağda açık

Meşhur dolap – solda kapalı – sağda açık

Arasta çarşısında cam işleme

Arasta çarşısında cam işleme

Safranbolu inşallah bozulmadan böyle kalır diyorum ve yazımı noktalıyorum. Bir başka yazıda görüşmek üzere…

Yazan: Ceren Aydın

Kategori: Konuk Yazarlar

Batı Karadeniz Turu 4: Amasra – Devrek

Standard

Konuk Yazar: Ceren Aydın

Herkese merhaba,

Amasra ve Devrek ile kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Bakacak Tepesinden muhteşem Amasra görüntüsü-solda eski liman-sağda yeni liman- Ortada kale ve ada

Bakacak Tepesinden muhteşem Amasra görüntüsü-solda eski liman-sağda yeni liman- Ortada kale ve ada

Öncelikle biliyorum her yere de bayılıyorum ama Amasra’ya ayrı bir bayıldım. Bir kere iki ayrı liman ve birkaç ada var, muhteşem bir deniz, mavi olmayan her yer yeşil, saygılı ve sevecen bir kasaba halkı, vakit geçirilecek bir sürü yer. Daha ne istenir ki?

Amasra Bartın’ın bir ilçesi. Ama Bandırma-Balıkesir, İskenderun-Hatay gibi bağlı olduğu şehirden daha çok ilgi çeken bir ilçe. Amasra’nın Bartın’a uzaklığı yaklaşık 20 km.

bati_karadeniz_4_2

Bakacak Tepesi’nde duraklıyorsunuz, şehre girmeden önce bir manzara molası veriyorsunuz, orda isterseniz kestane ve reçel alıyorsunuz.

bati_karadeniz_4_3

Sesamos (Susamdan geliyor) adıyla bilinen kenti ilk olarak Hititler veya Gasgaslar M.Ö.12 yüzyılda kurmuşlar. Sonra  Pers imparatorluğu etkisine girmiş. Persli prenses Amastris, kendi adına yeni bir şehir kurmuş. 1200’lerde kale ve kiliseleriyle ünlenmiş. 1460 yılında Fatih Sultan Mehmet Amasra’yı fethetmiş. Hatta Fatih’in şehre ilk Bakacak tepesinden baktığı ve “Lala, lala Çeşm-i Cihan bu mu ola?” dediği söyleniyor. Çeşm-i Cihan: Dünyanın gözü

Kemere körüsünden görünen Tavşan adası- Dürbünlerle baktığınızda tavşanları görebiliyormuşsunuz.

Kemere körüsünden görünen Tavşan adası- Dürbünlerle baktığınızda tavşanları görebiliyormuşsunuz.

Yaratıcı Amasralılar

Yaratıcı Amasralılar

Yeni Liman bölgesi

Yeni Liman bölgesi

Yukarıdaki fotoğrafın sağ alt köşesinde görünen Çeşm-i Cihan lokantası balık yemek için uygun bir yer. Daha da bir sürü yer mevcut.

Balığı ve salataları meşhur olan bu güzel yerin bir diğer gurur kaynağı da ne yazık ki çok erken aramızdan ayrılan Barış Akarsu. Sahilde Amasralı olan ve Amasra’yı tanıtmak için her şeyi yapan, hatta Amasra isimli bir şarkısı da olan Barış Akarsu’nun bir heykeli var.
İsteyenler için sahilde tekne turları yapılıyor. 45 dakikası 10 TL.

Amasra Kalesi surları

Amasra Kalesi surları

Amasra Kalesi’ne “Sormagir Kalesi” de deniyor. Söylentiye göre Fatih Şehre girdiğinde savaş olmamış, askerler bir bakmışlar kale kapısında kimse yok, sormadan girdik demişler Fatih’e. Fatih de gitmiş şehrin anahtarını istemiş, al abi bozma keyfimizi balık yiyoruz demişler vermişler anahtarı 🙂

bati_karadeniz_4_8

Atatürk tepesi-Boztepe- şehrin güzel bir şekilde görülebildiği bir yer. Yukarıdaki kale surlarını gösteren fotoğraf bu tepeden çekildi.

Amasra Kemere Köprüsü

Amasra Kemere Köprüsü

bati_karadeniz_4_10

Ivır zıvır almayı sevenler için tarihi Çekiçiler Çarşısı saatlerin geçirilebileceği bir yer. Girişte sağ tarafta olan sahaf ise bizim aklımızı başımızdan aldı.

bati_karadeniz_4_11

Amasra merkezde meyve-sebze ve reçel satılan köy pazarı.  Buradan aklı başından giderek hiç adedi olmamasına rağmen sırf meraktan nar reçeli (?) ve fındık reçeli (?) alan Ceren, sonra bunları dönüşte otobüste unutur. Nasıl üzüldüğümü kendimden üçüncü şahıs olarak bahsetmemden anlayabilirsiniz sanırım.

bati_karadeniz_4_12

Amasra’dan dönerken Devrek’e de genelde uğranıyor. Devrek’in bastonları ünlü (Fiyatlar işçiliğe göre 100-800 TL arasında) çünkü burada bastonlar kızılcık ağacından yapılıyor. Kızılcık ağacı lifli ve bu yüzden esnek, o yüzden tercih ediliyor. Neden kızılcık sopası dendiğini de böylece öğrenmiş olduk. Burada dallar önce kezzaba yatırılıyor, sonra boyanıyor, sonra da işleniyor. Bastonun ucuna kaymasın diye önceden hayvan boynuzu konulurmuş, artık kauçuk konuyor. Burada tabi şu fıkrayı da anmadan olmaz: Otobüste gençler oturuyor, yaşlı bir amca ise ayakta, bastonuyla kaymamaya ve tutunmaya çalışıyor. Sürekli taka tuka diye sesler çıkıyor. Gençlerden biri amcaya laf atıyor, “Amca şu bastonunun altına kauçuk taksan, hem kaymaz, hem de bu kadar ses çıkarmaz.” Amca da hemen yanıt veriyor “ Senin baban zamanında o kauçuğu takmış olsaydı ben şu an oturuyor olurdum, bastonum da hem kaymazdı, hem de ses çıkarmazdı.”

Bir sonraki Safranbolu yazısında görüşmek üzere..

Yazan: Ceren Aydın

Kategori: Konuk Yazarlar