Tag Archives: Utah

Zion Ulusal Parkı ve Mormonların Şehri Salt Lake City

Standard

Ve işte Utah eyaletinde ziyaret ettiğimiz son ulusal park olan Zion’dayız. Burada bir gece kamp yapmayı planlamış ama önceden çadır yeri için rezervasyon yaptırmamıştık. Parka vardığımızda önce kötü bir sürprizle karşılaşıyoruz: Tüm kamp alanları doludur uyarısı. Ama kamp girişindeki bilet kontrol ve danışma noktasına varıp soruşturunca öğreniyoruz ki aşırı doluluk yüzünden “Overflow campground”dedikleri bir ekstra kamp alanı açmışlar ziyarete, bir gece kalınabiliyor burada. Gecelik 16$ ödeyip, hemen çadırımızı kuruyoruz bize ayrılan bölgeye. Kamp alanı çok çok sade. Duş imkanı yok, internet yok.

USA 2014 - 285

Zion’dan manzaralar

Zion Parkı’nın ana teması kırmızı kumtaşı kayalıklarının Virgin Nehri tarafından oyulup aşındırılmasıyla oluşmuş Zion Kanyonu. Kıpkırmızı bir kanyon ve kayalıklar arasından akan nehirler, etrafı çevreleyen yeşil orman, aralarda karşımıza çıkan vahşi dağ keçileri parka dair izlenimlerimizi oluşturuyor.

İlk gün sadece araba ile ‘scenic drive’ denilen manzaralı araba rotasını tamamlıyoruz. Sonra akşam yemeği için parkın hemen dışında (araba ile 5 dakikalık mesafe) bulunan Thai Sapa isimli Tay restoranına gidiyoruz. Yemekler lezzetli, personel harika. Onlar Maya’ya bakıcılık yaparken biz rahat rahat yemeklerin tadını çıkarıyoruz 🙂

Zion'daki gezimizden ilk gün manzaraları

Zion’daki gezimizden ilk gün manzaraları

Zion'daki gezimizden ilk gün manzaraları

Zion’daki gezimizden ilk gün manzaraları

Ertesi gün çadırımızı toplayıp, check-out yapıp kampı gezmeye devam ediyoruz. Amaç tüm gün boyunca Zion’u gezip sonra geceyi geçirmek üzere Beaver kasabasına devam etmek. Kamptaki bu ikinci günümüzde park shuttle’ı ile son noktaya kadar gidip (Temple of Sinawava) burada Riverside Walk denilen nehir yürüyüşünü yapıyoruz. Kanyondaki nehrin içinden yürümek gerekiyor. Zorlu bir rota değil ama ayaklarınızda sandalet ya da ayağa sabitlenen su ayakkabısı tarzı bir şeyler olmalı. Terlikle ya da çoraplı spor ayakkabıyla yapılacak şey değil 🙂 Nehir yürüyüşünden sonra shuttle ile Weeping Rock’ı (Ağlayan Kaya) ziyaret ediyoruz. Sonra da yine shuttle ile Zion Lodge’a gidip burada bir öğle yemeği molası veriyoruz. Burada mevsimsel olarak açılan (sanırım kışları kapalı) bir kafe-restoran mevcut, ufak tefek yiyecek şeyler alınabiliyor. Yemekten sonra bu noktadan başlayan Emerald Pools rotasını da biraz yürüyüp (sadece Lower Emerald Pools kısmına dek) sonra arabamıza dönüyoruz. Araba ile Zion’un öbür tarafındaki Kolob bölgesinde de biraz dolandıktan sonra Zion’dan 2,5 saatlik bir araba yolculuğu sonunda geceyi geçireceğimiz Beaver’a varıyoruz. Tam bir yol üstü Amerikan moteli olan Beaver Inn’de 55$ gecelik fiyata bir oda buluyoruz.

Riverside walk - Nehir yürüyüşü

Riverside walk – Nehir yürüyüşü

Beaver Inn - My Name is Earl dizisinden fırlamış bir motel sahnesi gibi..

Beaver Inn – My Name is Earl dizisinden fırlamış bir motel sahnesi gibi..

Bu da Beaver'da akşam yemeğimiz. Obez olmadan döndük ya bu geziden, çok mutluyum

Bu da Beaver’da akşam yemeğimiz. Obez olmadan döndük ya bu geziden, çok mutluyum

Ertesi sabah erkenden yola çıkıp 3 saatlik bir araba yolculuğundan sonra bir sonraki durak olan Salt Lake City’ye varıyoruz. Burada bir gece airbnb’den bulduğumuz bir odada konaklayacağız. Aslında Salt Lake City’yi özellikle görmek gibi bir isteğimiz yoktu ama Maya’ya günde 4-5 saatten fazla araba yolculuğu dayatmamak için aslında ana hedef noktamız olan Yellowstone’a varmadan bir gece Salt Lake City’de, bir gece de Idaho Falls’ta konaklama planı yaptık.

Salt Lake City, Utah eyaletinin başkenti ve en büyük şehri. Ama bu şehrin asıl özelliği Mormonlar tarafından kurulmuş ve günümüzde halen oldukça fazla sayıda ve aktif bir Mormon nüfusu barındırıyor olması. Mormonlar da kim diyecek olursanız, Mormon dinine inananlar diyebilirim kısaca. Mormonluk 19. yüzyılda Hristiyan dini hareketlerinin içinden doğup gelişmiş ve daha sonra bağımsız bir din haline gelmiş. Mormonların kendi kutsal kitapları ve peygamber kimliği taşıyan bir kurucuları var. Sadece Utah’ın değil Mormon hareketinin de başkenti olan Salt Lake City’de merkezi Mormon Kilisesi ve Temple Square denilen bölgede ihtişamlı bir Mormon Tapınağı mevcut. Tapınağı gezip biraz oradaki Mormon görevliden bu din ve ona inananların görüşleri hakkında bilgi almaya çalıştık. Kendilerini Hristiyan saymakla, İsa’yı tanımakla birlikte İncil yerine, The Book of Mormon adlı kendi kutsal kitaplarına inanıyorlar anladığım kadarıyla. Ama çok da bir şey anlamadım, daha doğrusu bir müddet sonra din görevlisinin vaaza dönüşen anlatımını dinlemek yerine tapınağı gezmeye odaklandım açıkçası. İlgilenenler için internette bu konuda pek çok bilgi var 🙂

USA 2014 - 315

Mormon Tapınağı

Airbnb odamız - Eski bir Mormon'un evinde (Mormonluktan çıkınca eşiyle boşanıp ailesiyle görüşmeyi kestiğini anlattı bize kendisi)

Airbnb odamız – Eski bir Mormon’un evinde (Mormonluktan çıkınca eşiyle boşanıp ailesiyle görüşmeyi kestiğini anlattı bize kendisi)

Benim Salt Lake City’de en çok hoşuma giden şey, Mormonların (evlenin, üreyin, Mormon soyunu devam ettirin motivasyonu ile) aile kurumuna verdikleri önem sayesinde ortaya çıkan bebek ve çocuk dostu ortam oldu. Şu şekilde tuvaletler vardı etrafta, o derece:

Mormonların aile tuvaletleri. Çocuklar için özel boy lavabo ve tuvalet gözden kaçmasın :)

Mormonların aile tuvaletleri. Çocuklar için özel boy lavabo ve tuvalet gözden kaçmasın 🙂

Salt Lake City’de bizim olduğumuz haftasonu şansımıza bir kültür-sanat festivali vardı. Biraz festival ortamında gezdik. Contemporary Art Museum’da dünyaca ünlü Body Worlds’ün hayvanlarla yapılmış versiyonu olan ‘Animal World’ sergisini ziyaret ettik.

Ve tabii ki Temple Square’i, Mormon Tapınağını gezmeyi, her Pazar günü vuku bulan Grammy ve Emmy Ödüllü meşhur Mormon Korosu (Mormon Tabernacle Choir) konserine katılmayı ve konser sonrası uluslararası misyoner rehber kızlar arasından Alman rehberi bulup onunla Temple Square’de Mormonlar konulu küçük bir gezi yapmayı ihmal etmedik.

Mormon korosu konseri

Mormon korosu konseri

Misyoner kızlar rehberliğe hazır..

Misyoner kızlar rehberliğe hazır..

Festıval gezıyoruz

Festival geziyoruz

Salt Lake City’de bir gece konaklamanın ardından ertesi gün Idaho Falls’a vardık. Bir gece de burada konakladıktan sonra nihayet gezi boyunca heyecanla beklediğimiz, aynı zamanda gezimizin son durağı olan Yellowstone Ulusal Parkı’na doğru yola çıktık. Bir sonraki yazida Yellowstone’dayız! 🙂

Idaho Falls

Idaho Falls

Bir otel odası daha :)

Bir otel odası daha 🙂

 

Bryce Canyon: Var mı Daha Güzeli?

Standard

Colorado ve Utah eyaletlerinde birbiri arkasına gördüğümüz onca ulusal park arasında beni en çok etkileyeni ve kendine hayran bırakanı Bryce Canyon oldu. Doğa koşullarının oya gibi işlediği ince uzun kayalıkları; turuncu, beyaz, yeşil, sarı, gün ışığında değişip duran renkleri; fantastik bir filmin içinden geçiyormuşsunuz gibi görünen yürüyüş yollarını kelimelerle tasvir edebilmem zor. Bu yüzden bir kaç pratik bilgi sonrası, sözü fotoğraflara bırakacağım 🙂

USA 2014 - 206USA 2014 - 208

Bryce Canyon’un göbeğindeki Sunset Campground’da (Günbatımı Kamp Alanı) iki gece çadır kurduk, gecelik ödediğimiz ücret 15 $ oldu. Duşlar paralı, 2 $. Ayrıca isteyen çamaşır yıkama (laundry) hizmeti de bulabiliyor kamp alanında.

İlk günümüzde sabah erkenden parkı keşfe çıkıyoruz ve Sunrise Point’ten başlayarak Queen’s Garden Trail isimli rotayı yürüyoruz. Sanırım en güzel fotoğraflarımızı da bu rotada çektik.

USA 2014 - 209

Queen’s Garden Trail’den görüntüler

USA 2014 - 211

Bukalemun muyum neyim..

USA 2014 - 213

Queen’s Garden Trail.. Renkler, renkler…

USA 2014 - 214

Queen’s Garden Trail

USA 2014 - 215

Resimdeki çocuğu bulunuz 🙂

Sonrasında Wall Street bölgesini geziyoruz. Buranın, New York’taki adaşıyla bir ilgisi, benzerliği yok. İsim, daracık yürüyüş yolunun etrafında heybetle yükselen kayalık duvarlardan geliyor.

USA 2014 - 223

Wall Street

USA 2014 - 224

Wall Street

Sunrise Point’te (Gündoğumu noktası) başladığımız ik günümüzü Sunset Point’te (Günbatımı noktası) sonlandırıyoruz. Burada önceden belirlenmiş zamanlarda Ranger adı verilen park görevlileri bilgilendirici konuşmalar yapıp (Ranger Talk & Walk) ziyaretçileri küçük bir tura çıkarıyorlar. Bu tür ücretsiz park aktivitelerinin gün ve saatleri hakkında Ziyaretçi Merkezi’nden güncel bilgi alınabilir. Park görevlisinin Bryce kanyonu ile ilgili bilgilendirici konuşmasını dinleyip, programa dahil Rim Trail rotasını da birazcık yürüyüp sonra çadırımıza gidiyoruz, malum daha akşam yemeği hazırlamamız lazım 🙂

USA 2014 - 225

Sunset Point (Günbatımı Noktası) manzaraları

Diğer pek çok ulusal parkta olduğu gibi burada da restoran ya da kafe yok, kampçılar akşam yemeklerini kendileri pişiriyor. Her yerde ateş yakmak için küçük mangallar var, burada mangal yapabilir ya da su ısıtıp hazır çorba, makarna hazırlayabilirsiniz.

USA 2014 - 226

Akşam yemeğimiz pişiyor. Gurme blogu değiliz, evet 🙂

İlk kamp gecemiz Maya sayesinde oldukça stresli geçiyor. Önceki kamp maceralarını sakin atlatmışken, bu defa Maya gece 3’te uyanıp bir saat kadar bağıra çağıra ağlıyor. Ne yapsak susmayınca dışarı çıkarıp önce kucağımızda, sonra arabada gezdiriyouz. Kamp civarında da ayı ve kaplan alarmı var üstelik o günlerde 🙂 Bu arada eminim ki tüm kamp sakinlerini, civardaki çadırların içinde uyumakta olanları uyandırıyouz. Almanya’da olsa en az 5 çadırdan küfürler, uyarılar yemiştik, kamp zabıtası olay yerine çağrılmıştı filan. Amerikalıların çocuklara ve çocuklu ailelere karşı hoşgörü ve anlayışını bir kez daha şaşırarak gördüm burada. Kamp alanında gecenin 3’ünde bir saat ciyak ciyak ağlayan bebeğe kimse tepki vermedi. Bununla da kalmadı, ertesi sabah etraftaki bir kaç çadır sakinini görünce yanlarına gidip özür diledik gece verdiğimiz rahatsızlıktan ötürü. Ve hepsi de sanki aralarında anlaşmış gibi, ne sesi, ne rahatsızlığı, zaten kulak tıkaçlarımız vardı, bir şey duymadık biz diye konuyu kapattılar. Hatta yan komşular bizi kendi karavanlarında sabah kahvaltısına davet ettiler; Maya’ya küçük kamp çatal kaşıkları hediye ettiler. Tekrar saygı ve sevgiyle anıyorum  buradan çocuk dostu o kamp sakinlerini.

USA 2014 - 229

‘Yavrum dün gece n’aptın, kepaze ettin bizi, nedir derdin?!’ diye medenice iletişim kurmaya çalıştığımız Maya’nın bize yanıtı.

USA 2014 - 234

Biz de neredeyse şuracığa koyup gidiyoruk da son anda yapamadık yine 🙂

İkinci günümüzde parkın servis otobüsüyle Bryce Point ve Inspiration Point’i ziyaret ediyoruz. Daha sonra araba ile North Campground (Kuzey Kamp Alanı) üzerinden Rainbow Point’e gidiyoruz. Panorama manzaraları için birebir bu araba rotası.

USA 2014 - 238

Bryce Point

USA 2014 - 240

USA 2014 - 243

Rainbow Point

USA 2014 - 244

Var mı daha güzeli?

USA 2014 - 245

Bryce Canyon’daki bu iki günlük seyahatte güzel manzaralardan, temiz orman havasından ama aynı zamanda stresli ve uykusuz geçen kamp gecelerinden başımız dönmüş durumda. Sıradaki durağımız ise şimdiye dek olan tüm bu doğa, park temalı yerlerin zıttı bir mekan: Bekle bizi geliyoruz Las Vegas!

Diğer Bebekle Amerika yazıları için tıklayınız.