Konuk Yazar: Ceren Aydın
Bu yazımda hem deniz, hem yemek, hem de gezmek ihtiyaçlarınızı karşılayabileceğiz çok özel bir yerden, Cunda adasından bahsetmek istiyorum size.
Ama önce biraz Ege notları. Cunda’ya gelmek için Ayvalık’tan geçeceksiniz, Ayvalık tipik bir Ege kasabasının biraz daha büyüğü. Önceden Ege kıyı bölgesindeki 22 adadan biriymiş zamanında, ama adayken gelen alüvyonlarla yarımadaya dönüşmüş.
İstanbul’dan Ayvalık’a çok sık otobüs kalkıyor. Aslında 5 saatte gidilebilecek bir yolken her noktada durdukları, abuk subuk molalar verdikleri için neredeyse sekiz saat sürdü, bilginize. Dönüşteyse gece yolculuğu yaptım, o zaman da 6.5 saat sürdü. Ayvalık otogar sahilde değil ve anladığım kadarıyla servis de yok, sahile çarşı minibüsleri ile inebilirsiniz, 10 dakika kadar sürüyor, 2 TL.

Ayvalık Pazarının olduğu yerde bir kahve. Koruk suyu ( olgunlaşmamış üzümden yapılıyor) ve karadut suyu içiliyor.
Ayvalık’ta şunları yapabilirsiniz:
• Eğer Perşembe günü Ayvalık’ta bulunursanız sahilde meşhur Ayvalık Perşembe pazarı var, her türlü yiyecek, giyecek, baharat, şifalı ot (özellikle kekik ve adaçayı) ihtiyacınızı buradan karşılayabilirsiniz.
• Ayvalık tostu yiyebilirsiniz. (yemeyeni dövüyorlar)
• Sahildeki çay bahçelerinde sakızlı dondurma yiyebilirsiniz.
• Ayvalık sahilden günübirlik tekne turlarına katılabilirsiniz. Kaş’taki gibi müziksiz tur bulmak zor oluyor bildireyim. Saat 11 gibi başlıyor, akşam 5 gibi bitiyor, öğle yemeği ve deniz molalarıyla yüksek müzikten rahatsız olmazsanız keyifli vakit geçirmeniz garanti.
• Sarımsaklı Plajına gidebilirsiniz. Yine sahilden minibüslerle 20 dakikada Sarımsaklı Plajına varıyorsunuz. Minibüslerdeki kalabalık size buradaki kalabalık hakkında öncen fikir veriyor aslında. Ayvalık’ın ve Cunda’nın denizi soğuktur, Sarımsaklı dahil. Aslında burası kilometrelerce uzayan ( tam 7 km) sığ deniziyle çok uzun zamandır popüler olan bir plaj. Sahilde şezlong şemsiyeyi genelde 10 TL’ye kiralıyorlar, bayramda gitmedim ama herhalde bayramda 15-20 TL’ye çıkıyorlardır. Kumunun kalitesi iyi cidden, ama en güzeli fırsatınız varsa kendi şemsiyenizi, yaygınızı, hasırınızı getirip üzerin kuruluvermeniz. İrili ufaklı yüzlerce otel, pansiyon var diyebilirim.
• Badavut: Sarımsaklı’dan bir sonraki koy. Denizinin efsane olduğu rivayet ediliyor 🙂 Biz gidemedik.
• Schengen vizeniz varsa günübirlik ya da kalmalı Midilli adasına (Lesbos) gidebilirsiniz. Günübirlik turlar 30 EUR, rehberi olursa 60 EUR. (rehberli turlar Çarşamba-Cuma) Sabah 9 gibi kalkılıyor, akşam 6 gibi varılıyor. Ben sadece bir tanesine fikir alma amaçlı sordum ama bir sürü alternatif vardır diye tahmin ediyorum. Yine de acenteye 1-2 gün önce başvurmakta fayda var.
• Yine Ayvalık’tan minibüslerle gidilen Şeytan Sofrası’na gidebilirsiniz. Şeytan Sofrasında şeytanın ayak izi var, bir sürü çaput çuput bağlanmış, para atılmış, alooo şeytana tapıyorsunuz, neyse… Asıl güzellik manzarasında. 360 derece bir manzarayla deli danalar gibi bir oraya bir buraya koşuyorsunuz, fotoğraf manyağı oluyorsunuz söyleyeyim. Çay kahve içebileceğiniz yerler de var, akşamüstü hem daha serin olur hem de gün batımı manzarası güzel olur.
• Rakı-balık-ayvalık diye bir söz varmış, benim çok hoşuma gitti. Ayvalık’ın balığı da papalinaymış. Ama balık için asıl mekan Cunda’ymış. O yüzden bu konuya az sonra diyerek burada kapatıyorum.
Gelelim Cunda’ya. Cunda adasının üç ismi var. Birincisi Cunda (İtalyanca yelken demek), ikincisi Alibey adası. Ali Çetinkaya burada Yunanlara ilk kurşunu atmış, bu yüzden onun adını vermişler. Üçüncüsünü de Rumlar vermişler: Kokuluada. Ne kokuyor açıkçası ben de bilmiyorum.
Ayvalık otogardan direkt Cunda’ya taksiyle geçtik biz, 30 TL’ye anlaştık. Cunda’ya geçerken bir köprüden geçtik, üzerinde “Türkiye’nin ilk boğaz köprüsü” yazıyordu, biz ne alaka dedik doğal olarak, ama sonradan öğrendik, bu köprü 1964 yılında yapılmış, Cunda ve Lale adalarını birleştiriyormuş. Lale adası da Ayvalık’la doldurma yöntemiyle birleştirilmiş. Bir diğer yöntem de sahilden motora atlamak. Tek yön 3 TL, 20 dakika sürüyor.
Ayvalık’tan Cunda’ya motor saatleri: 11:00 – 12:00 – 13:00 – !4:00 – 15:00 – 16:00 – 17:00 – 18:00 – 19:00 – 20:00 – 21:00 – 22:00 – 22:30 – 23:30
Cunda’dan Ayvalık’a motor saatleri: 10:00 – 11:00 – 12:00 – 13:00 – !4:00 – 15:00 – 16:00 – 17:00 – 18:00 – 19:00 – 20:00 –21:00 – 22:00 – 23:00
Adanın nüfusunun çoğunluğu Girit ve Midilli’den 1924 nüfus mübadelesi zamanında göç eden Türkler’den oluşuyor. Bu yüzden hala Rumca da konuşuluyor adada. Son yıllarda bir hareketlenme var, restorasyonlar, sokakların güzelleştirilmesi vs. ama aslında adanın içlerine doğru ilerleyince çoğu yerin hala harabe gibi olduğunu görebiliyorsunuz.
Cunda’da kalınabilecek yerler çeşitli. Biz ev kiraladık, rahat bir terasımız vardı adanın arka tarafına bakan, ama bir sürü pansiyon ve otel seçeneği de mevcut. Ada Pansiyon, Altay Pansiyon, Mola Cunda Otel (Şık seçenek), Sobe (Şık seçenek), Zehra Teyze’nin Evi gibi yerler benim adada geçirdiğim 3 gün sırasında gözüme çarpan yerler. Eğer bayram gibi çok kalabalık bir dönemde değilseniz kendiniz geze dolaşa uygun bir yer bulabilirsiniz.
Gezilecek yerler:
• Taksiyarhis Kilisesi: Pazartesi hariç 10:00 – 19:00 arası açık, Koç ailesi burayı restore ettirmiş, sonra da kilise içine Koç Müzesinden bir sürü ıvır zıvır doldurmuş (ki Cunda ile ilgili değil hiç biri, işte eski bisikletler, bebek koleksiyonu vs var) sonra da kapıda bilet basmaya başlamış tabi. Ya ne diyeyim, ben Hristiyan olsam biri alsa kilisemi müzeye çevirse üzülürdüm herhalde, ki ben bunu önceden duymuştum, duymayan gezi arkadaşlarım üzüldüler bayağı. Onun dışında evet merakınız varsa girin görün tabi ki, daha Haziran 2014’te açılmış.
• Sevim ve Necdet Kent Kitaplığı: Adanın ortasında tepede duran, eski bir un değirmeninden yapılan mekan eski bir manastırmış, değirmeni de manastırdakiler un öğütmek için kullanırmış. İsmi de Muhtar Kent’in babasından geliyor, Muhtar Kent ilerleyen yaşı sebebiyle gözleri bozulan ve artık okuyamayan babasının 1.300 kitabını buraya bağışlamış. Giriş ücretsiz, hemen yanına Cunda manzarasını izleyebileceğiniz güzel bir kafeterya da yapmışlar, gelin buraya.
• Harvard- Koç Üniversitesi’nin Osmanlı araştırmaları yaz okulu da burada, ve ara sokakta, çok güzel bir binada, içeriye ses çıkarmamak kaydıyla girebiliyorsunuz, nerede olduğunu bulmayı size bırakıyorum 🙂
Ek olarak yine gidilebilecek bir sürü manastır var, Ay Işığı Manastırı, Çamlı Manastır gibi. Biz gidemedik, giden olursa anlatsın.
Bir de Cunda’da eğlence sokaklara dalmak, hani klişe tabirle ara sokaklarda kaybolmak. Sevgili site sahibimiz Şilan’la yaptık bu geziyi, hatta geyik yaptık bir ara, seyahat klişeleri nelerdir diye. İşte bildiğiniz şeyler: Maviyle yeşilin eşsiz buluşması, ……’da aldık soluğu, ….. Teyze’nin pamuk ellerinden yapılmış ….. bize yorgunluğumuzu unutturdu vs vs. Şilancım bunu da listeye ekleyelim 🙂
Cunda’da denize girmek için:
• Beyaz Balina: Bizim kaldığımız yere yakındı, buraya gittik o yüzden. Otel de var içinde, şezlong şemsiye 5 TL. Cunda’da denize girmek tercih edilmez diye duymuştum ama biz buradan genel olarak memnun kaldık.
• Patricia Plajı: Ada içinde minibüsler geçiyor, biz gidemedik.
• Ortunç Plajı: Yine aynı minibüsler buraya da uğruyor sanırım.
Cunda’dan alınabilecekler:
• Zeytinyağı: Çarşıda bir sürü zeytinyağcı var. Özgün’ü önerdiler, biz de oradan aldık. Her türlü zeytinyağı ürünü de var ekstradan. Bir de zeytinyağının taş baskısı var burada. Eski usullerle üretilen, fabrika ürünü olmayan zeytinyağı. Denemek için aldım ben, 500 ml 17 TL. Daha açmadım, merak eden olursa yapar yemeklerimi ikram ederim 🙂
• Sabun: Sahilde çarşı ve çarşıda da bir sürü hediyelik eşyacı var, sabuncu da bunlardan biri, leylaklıdan tutun çikolatalıya kadar bir sürü sabun var. 2 kalıp sabun 5 lira.
• Hediyelik: Tabi ki bir buzdolabı süs almadan olmaz. Aslında çok güzel rüzgar gülleri de var, ve daha bir sürü şey.
Ve geldik en önemli konuya. Nerede yemek yenebilir?
Şimdi biz gözlemlerimizle şunu gördük ki iki çeşit mekan var burada: Deniz kenarında olup lezzetli yemek sunmayanlar, bir arka sokakta deniz görmeyen yerde olup müthiş yemekler sunanlar. Hangisini tercih edeceğiniz size kalmış, benim tavsiye edildiğini duyduklarım:
• Ayna
• Sokaki
• Atalan’te Yalçonun Yeri
• Cunda Son Vapur Restaurant
• Cunda Balık Evi
• Bay Nihat Restaurant
• Lal Girit Mutfağı
• Papalina Restaurant
Peki neler yenebilir?
Bir kere balıktan bahsettim zaten, papalina. Hamsinin biraz büyüğü, hatta anladığım kadarıyla bazı yerlerde biraz kazıklanmak da mümkün, birçok yerde “Gerçek papalina” falan yazmışlar. Artık ne çıkarsa bahtınıza. Zaten ben balık yiyemediğim için bana çok koymadı açıkçası. Gelelim benim asıl uzmanlık alanım olan mezelere 🙂
Bir kere kabak çiçeği dolmasını mutlaka deneyin derim. Onun dışında kalamar ve köpoğlu da çok güzel. Gelelim buraya has Girit mezelerine:
• Papuçaki: Karnıyarık gibi bir şey, patlıcanın üzerine peynir, salça, kıyma vb. konuyor.
• Girit ezme: peynirli cevizli süper bir ezme.
• Sıcak ot: Ege otlarını zeytinyağında hafif tavada çeviriyorlar, üstüne de az yoğurt. İnanılmaz, benim kabak çiçeği dolması sonrası favorim mezem oldu kendileri.
• Saganaki: Peynirli bir şey bu da, nasıl tarif ederim bilmiyorum 🙂
Mezeler genelde 6-10 TL arası.
Kedileri meşhur, yemeklere vs dadanıyorlar, dikkat edin derim.
Cunda’nın simgesi Taş Kahve- Sakızlı türk kahvesi, dibek kahvesi ve adaçayı. Önünden de lokma, sakızlı dondurma ya da bal badem alırsanız içeceğinizin yanında iyi gider. Wifi bile var, yanlış hatırlamıyorsam şifresi taskahve79 🙂
Böylece Ayvalık – Cunda rehberi de burada biter.
Bir sonraki yazımda sizlere çok sürpriz bir yerden bahsedeceğim: Seul. 9 gün gezdim, 20 yazılık malzeme biriktirdim, bakalım nasıl toparlayacağım… Takipte kalınız, sevgiler.
Twitter: cerenayayay
İnstagram: gezcerengez