Konuk Yazar: Ceren Aydın Topkaya
Herkese merhaba,
Buralardan Banksy’nin Dismaland’i fırtına gibi geldi ve geçti sevgili okuyucular.
Eğer Dismaland hakkında önden biraz daha bilgi edinmek isterseniz bu eğlenceli videoyu izlemenizi öneririm:
https://www.youtube.com/watch?v=V2NG-MgHqEk&feature=youtu.be
Bu da Banksy íle bu konuda yapılmış bir röportaj:
http://dismaland.co.uk/interview/
Bu arada ilk Bristol yazımda Bristol’ün gururu Banksy’nin İngiltere için ne anlama geldiğini yazmıştım, buradan okuyabilirsiniz.
Dismaland sadece Eylül ayı boyunca, daha doğrusu 21 Ağustos – 27 Eylül arasında açıktı, ve kısıtlı zaman olduğu için ilgi büyük oldu, bir de acayip bir gizem yaratıldı önce, sonrasında birden her yerde Dismaland haberleri görmeye başladık, bilet almak işkence oldu, bunlar hep deneyimin bir parçası dendi, vs vs, süper bir pazarlama dersi çıkar bu konudan.
Türk kafası olarak küçük bir hesap yapmak istiyorum size, 21 Ağustos – 27 Eylül arasında 38 gün var, gün içerisinde 11.00 – 13.00 – 16.00 – 19.00 ve 21.00 olmak üzere beş oturumda aldılar insanları (sabah 11- akşam 11 arası açıktı) ve her seferinde 1000 biletli ve 1000 biletsiz kişi aldılar, Cuma akşamları konserler vardı (25 eylül kapanış haftasında Bristol’ün diğer gururu Massive Attack konser verecekti ama iptal ettiler), konser için içeri alacakları ekstra kişileri de sayarsak kabaca 40.000 – 50.000 kişi ziyaret etti. Her oturumun biletleri haftalar öncesinen satıldı, her gün deli kuyruklar oluştu. Ama Ceren Aydın Topkaya bir şekilde bilet almayı başardı, sizler için hepsi 🙂
Dismaland’in bulunduğu yer Weston – Super – Mare diye Bristol merkeze 40 dakika mesafede bir yerdi, tren vs de var, ulaşım kolaydı o yüzden. Bilet bulamama, web sitesinin çökmesi gözümüzü korkuttu, dedik ki sabah erken ilk oturuma gidelim. 6 Eylül Pazar sabahını seçtik, çünkü dedik ki 7 Eylül’de okullar başlayacak, belki gelen az olur. Haha, yanılmıştık. Sabah gittiğimizde iki ayrı bölüm olduğunu gördük, biletliler ve biletsizler. Mecbur biletsizlerin olduğu bize kilometrelerce gibi gelen sıranın arkasına girdik. Biletlilerin girmesi 45 dakikayı buldu, 10 dakika kadar biletsizlerden aldılar, yani neredeyse bir saattir kuzu kuzu bekliyorduk, sonra dediler ki kapasite doldu, artık çıkan kişi miktarı kadar kişiyi içeri alacağız. Ollldu dedik ve mecbur döndük. O gün Dismaland’e ancak bu kadar yaklaşabildik.
Biz de dedik Weston-Super-Mare’i gezelim, güzel bir hava vardı, sahilde yürüyüş yaptık, Grand Pier’i gezdik.

Weston – Super – Mare – Gördüğünüz dönme dolap Dismaland dönme dolabı değil, burada da London Eye gibi büyük güzel bi dönme dolap var, Dismaland taa en uçta.
Eeee sadede gel, Dismaland’i anlat demeyin efendim, bunlar hep deneyimin bir parçası 🙂 Neyse ben o gün biraz hırslandım, bilet bulmayı kafama koydum, 14-20 Eylül haftası biletleri 9 Eylül sabahı saat 10.00’da satılmaya başlayacaktı. 9.59’da hazırdım, 10.01’de web sitesi çökmüştü, ama ben hırslanmıştım bir kere, 10.04’te 17 Eylül için bilet kapmayı başarmıştım. Ve bir çok oturum için çoktaan “sold out” yazıyordu bile. Biletler çok pahalı değil bu arada, kapıdan alırsanız 3 pound, internetten alırsanız 5 pound.
Vee 17 Eylül geldi, tahmin edin hava nasıldı? Bildiniz, deli gibi yağmur yağıyordu, 45 dakika yağmur altında şemsiyelere sığınarak bekledikten sonra sıramız geldi ve Dismaland’e adım attık.
Hayır atamadık, kapıda güvenliğe takıldık, bilmem fark ettiniz mi güvenlik kapıları ve odadaki her şey kartondan. Sinirle 45 dakika ben bunun için mi bekledim diye gülmeyin, görevliler de deneyimin bir parçası tabi ki, gelip size ne gülüyorsun diyorlar, laf sokuyorlar. İçerde yukarda gördüğünüz Dismal yazılı ceketleri takan ve Mickey Mouse kulaklıkları giymiş görevliler size yardım etmemek ve gülümsememek, mümkün olduğu kadar bıkkın görünmek için talimat almışlar. Biri yanıma gelip niye geldin ki buraya, sen ne anlarsın ki bunlardan falan dedi 🙂 Bir başkasından Dismaland dergisi var, hediyelik gibi bir şey, onu alacağım, parayla alıyorum bu arada, bedava değil içerde hiç bir şey, parayı aldı kafama attı dergiyi! Gülüp geçiyorsun.
Vee bu sefer içeri gerçekten adım attık, ama öyle heyecanlanmışım ki fotoğraf titremiş. Ne yazık ki döndükten sonra fark ettim. Tabi girince içeri bir an inanamıyorsunuz, gerçekten başardım mı, içerde miyim oluyorsunuz, yemin ederim ki öyle. Tabi aman çok kalabalık olmadan önemli olanları görelim, hem yağmur da durdu, başlamadan tekrar acele edelim deyip koştura koştura ilk Cinderella’nın kalesini görmeye gittik. Normalde Cinderella kalesinin önünde bir de deniz kızı heykeli olması lazımdı, ama bizim gittiğimiz zaman kaldırmışlardı. Kale Block 9 isimli bir grubun, içindeki Cinderella ise Banksy’nin eserleri.
Daha net fotoğraflar:
Sağdaki Cinderella, soldaki de Big Rig Jig ( bale yapan, iç içe geçmiş iki tır – Eser sahibi Mike Ross – 7 kişi tarafında 3 ayda yapılmış, ilk Amerika’daki Burning Man festivalinde sergilenmiş, oradan buraya nasıl taşındı hiç bir fikrim yok)
Tabi burası Walt Disney’in Disneyland’ının tam tersi olarak tasarlandı, hatta içeri sokulması yasak olanların listesi şu şekilde: Bıçaklar-sprey boyalar- uyuşturucu ve Walt Disney avukatları.
Kalenin içinde kaza yapmış ve ölmüş Cinderella’yı görüyorsunuz, paparazziler de çılgınca fotoğraf çekiyor. Bu konu Leydi Diana’nın ölümünün birebir aynısı şeklinde tasarlandığı için çok eleştiri aldı, beni de çok rahatsız eden bir imajdı, hatta fotoğraf çekmeye utandım.

Winning is strictly prohibited – David Shrigley / bu arkada; aynı zamanda içerde atılan balonları da yapmış. Balonların üzerinde I am an Imbecile yazıyor.

Embesil balonları – Arkada Suriyeli sanatçı Tammam Azzam’ın Şam’da bir yıkılmış bir binaya çizdiği Gustav Klimt – Öpücük eserinin fotoğrafı
Bu arada farklı ropörtajlardan ve kaynaklardan derlediğim bazı bilgiler… Banksy’nin bu mekanı seçmesinin nedeni burada eskiden Tropikana diye bir eğlence parkı olması ve kendisinin 17 yaşına kadar her yaz buraya gitmesiymiş. Amacı gerçekten insanları eğlendirmekmiş, hipster olacağım, herkes ne yapıyorsa tersini yapacağım diye bir derdi yokmuş. 17 ülkeden 50’den fazla sanatçının imzası varmış burada, ve hepsiyle tek tek kendisi irtibata geçmiş. Sadece iki kişi projeye hayır demiş. Damien Hirst gibi, Dietrich Wegner gibi kendisiyle ün konusuna yarışan isimler de var burada. Bu tek seferlik br şeydi, her seferinde yeniden yapmayacağız da demiş. Toplam hazırlık altı ay kadar sürmüş.
Bu arada herkes Dismaland’e bayıldı diye bir şey yok. Bu mesela Guardian gazetesinde çıkmış bir eleştiri:

Caitlin Moran – Bota doluşturulmuş mültecileri Sahil botu kovalıyor. Sabit değil, rastgele hareket edıyorlar. Bazen yakalıyor, bazen botlar tam zamanında kaçıyor. Ölüm kalım savaşını çok etkileyici bir şekilde göstermiş.

Bu da Banksy – Banksy büyük adam – ya da kadın – ya da ekip. Bir gün hepimizin martılara yem olacağımızı biliyor, kuşlardan korkan beni haklı çıkardı.
Bu arada Banksy’nin bir de Grim Reaper – Azrail diye bir eseri var, Azrail çarpışan otolara binmiş, Bee Gees – Staying Alive şarkısı eşliğinde dönüyor, şov yapıyor. Bayağı eğlenceli.
https://www.youtube.com/watch?v=1ZRvJeROJiU
Kısaca anlatabildim mi, ya da gösterebildim mi, size oranın hissiyatını yaşatabildim mi bilmiyorum. Ama kesinlikle etkileyiciydi, çok ciddi bir çalışmanın sonucu olduğu belliydi. Ben daha iyisini yaparım yeaa diyenlere hodri meydan diyorum.
Benden şimdilik bu kadar.
Herkese iyi gezmeler..
Twitter: @cerenayayay
Instagram: gezcerengez