Tag Archives: Ceren Aydin

Macera Dolu Amerika 2: Boston

Standard

Herkese tekrar merhaba,

Biliyorum çok mutlusunuz, çünkü hevesle beklediğiniz, hatta hasretinden yataklara düştüğünüz Macera Dolu Amerika serisinin ikincisini okumaktasınız.  Boston’la kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Öncelikle Boston New York’a arabayla yaklaşık 3-4 saat mesafede, east coast’ın ikinci büyük şehri. Üniversiteler şehri denebilir çünkü Harvard, MIT ve Boston University bu şehirde.

Boston Massachusetts eyaletinde, bu eyaletin ismi kabuslarıma giriyordu diyebilirim, çünkü ne kadar uğraşırsanız uğraşın düzgün telaffuz edemiyorsunuz, ya da benim öyleydi bilemiyorum, dilim dönmüyordu bir şekilde, ben de Masaçu… yapıp ağzımda yuvarlıyordum. Ayrıca Connecticut, Maine,  Massachusetts , New Hampshire, Rhode Island ve Vermont eyaletlerinin olduğu bölgeye New England deniyor.

Bu şehir aynı zamanda deli hayranı olduğum Aerosmith’in de şehri olduğu, kardeşimin yaşadığı şehir olduğu ve benim Amerika’da ilk gittiğim şehir olduğu için kalbimde hep ayrı bir yerde olacak. Ama bana sorarsanız 4 günümüz var, 3 gün New York, bir gün Boston yapsak olur mu diye, ben derim ki dört gününüzü de New York’ta geçirin.

Benzetmelere geçelim, New York İstanbulsa Boston bir nevi Ankara, denizi ve İstiklal Caddesi olan bir Ankara 🙂 Boston üniversiteleri Harvard ODTU, MIT Bilkent gibi düşünülebilir, eğitim kaliteleri açısından değil, dipdibe oldukları için.  Buradaki en güzel cadde olan Boylston Street İstiklal Caddesi, paralel caddesi olan Newbury Street de alışveriş açısından Bağdat Caddesi olarak düşünülebilir.

Boston dizileri: Nostaljik Cheers, Boston Legal, Being Human (amerikan versiyonu) , Fringe, Falling Skies, Leverage, Rizzoli and Isles, Dawson’s Creek ve Ally mc Beal.

Bu arada Cheers’ın barı hala ziyaret edilebiliyor, çok da popüler bir mekan.

Şehir içinde her yer bir arada, bu yüzden yürüyerek ve metroyla çok rahat gezebilirsiniz.

Tipik kırmızı Boston evlerinin olduğu bir sokak

Tipik kırmızı Boston evlerinin olduğu bir sokak

Boston’da yapılan çok tipik iki turistik gezi var, ikisini de yapmanızı önereceğim.

Freedom Trail: Bu Boston’ın merkezi Boston Commons Park yanında altın kubbeli Massachusetts State House ile başlayıp, Charles Nehrini geçerek US Constitiution Gemisi ile biten, yaklaşık 4 km süren, kendi başınıza da yapabileceğiniz bir yürüyüş yolu. Öneriyorum çünkü hem Quincy Market gibi, North End gibi, kiliseler gibi farklı yerler görüyorsunuz, hem de Boston tarihi hakkında bilgi ediniyorsunuz. Boston ingiliz işgali sonrası bağımsızlık kazanmada çok önemli bir yere sahip, bu tarihleriyle de gurur duyuyorlar.

www.thefreedomtrail.org

Freedom Trail Başlangıç Noktası

Freedom Trail Başlangıç Noktası

Massachusetts State House

Massachusetts State House

Boston US Constitiution Gemisi- Freedom Trail Bitiş Noktası

Boston US Constitiution Gemisi- Freedom Trail Bitiş Noktası

Duck Tour:  Şimdi bunu nasıl anlatacağımı tam olarak bilemiyorum,  bu adamlar Normandiya çıkartması sırasında tank gibi aletler kullanmışlar, hatta bu aletler hem karada, hem suda gidiyormuş, ama sonra bu aletlerle işleri bitince napalım ne edelim derken süper yaratıcı bir fikir bulmuşlar, tankın sağını solunu açıp içine de oturacak yerler ekleyip bunlarla şehir turları yapmaya başlamışlar. Avantajı çok değişik ve eğlenceli olması, bir buçuk saat içinde bütün Boston’ı dolaşıyorsunuz, 20 dakika nehirde tur yapıyorsunuz, kaptanların hepsi birbirinden asortik oluyor, blues çalıp söyleyeni var, korsan kılığına gireni var, bu kaptanlar size geçtiğiniz yerleri de anlatıyorlar. Duck tour denmesinin sebebi de herkese birer ördek sesi çıkaran düdük dağıtıyor olmaları, yolda siz o düdüğü çala çala eğleniyorsunuz. Dezavantajı fiyatı, tek bilet 30 USD, ama değişik bir deneyim olduğu için değer. Tur boyunca görülen yerler web sitesinde mevcut. Turlar yarım saatte bir kalkıyor.

http://www.bostonducktours.com

Bu arada bu turlar iki yerden kalkıyor, ben size şehir merkezindeki Prudential Center’dan kalkanlarla gitmenizi öneririm, zaten Prudential Center’a öyle ya da böyle yolunuz düşecek, öğrenmekte fayda var. Ek olarak turlar Prudential Center önünden kalkıyorsa da biletler Center içinde satılıyor. Bazen turlarda yoğunluk olursa size 1-2 saat sonrasının biletini kesebilirler, o zaman Center içindeki alışveriş merkezinde dolanarak vakit geçirebilirsiniz. Çok şık bir yer. Hatta eğer vaktiniz olursa Prudential’ın tepesinde bir bar/restoran var, orda yemek yemek ve şehre tepeden bakmak çok güzel.

İşte bunun gibi bir şey

İşte bunun gibi bir şey

Tankımız Charles nehrinden çıkarken

Tankımız Charles nehrinden çıkarken

Charles Nehri ve Prudential Binası

Charles Nehri ve Prudential Binası

Bu iki turu yaparsanız şehrin bir çok noktasını görmüş oluyorsunuz, okullar hariç. Benim özel olarak merakım olduğu için Harvard’a da, MIT’ye de ayrıca gittim, siz de vaktiniz varsa gidin derim. Öncelikle bu okullar Boston şehrinde değil, Cambridge şehrinde, böyle garip bir durum var evet, Charles nehrinin bir tarafı Boston, diğer tarafı Cambridge olarak geçiyor.

MIT

MIT

Harvard

Harvard

Özellikle Harvard çok güzel bir okul, kapısında “Enter to grow in wisdom” yazıyor, siz içeri huşu içinde giriyorsunuz ve etkileniyorsunuz ister istemez. Zaten 1636 yılından beri var olan bir okuldan söz ediyoruz. Amerika’nın en iyi okulu olduğunu ve Barack Obama’nın da daha birçokları gibi buradan mezun olduğunu da ekleyeyim. Ivy league denen kavramı da bu okulları görünce daha iyi anlıyorsunuz. ( Ivy league: Amerika’nın en iyi sekiz okulunun sıralaması, okullar Brown, Columbia, Dartmouth, Cornell, Harvard, Princeton, Yale, Pennsylvania olup hepsi New England bölgesindedir.)

Bu arada yukarıda gördüğünüz John Harvard heykeli, ama aslında bu kişinin John Harvard olmadığı rivayetleri var. Asıl bomba nasıl olmuşsa olmuş, bu adamcağızın sol ayağını okşarsanız bu okula okumaya gelirsiniz diye de bir inanış olmuş, zaten adamın sol ayağı aşınmış, fotoğrafta görebilirsiniz. Ama asıl bunu bilen Harvard öğrencilerinin geceleri bu heykele işedikleri de söyleniyor. Ona rağmen ayağı okşadık mı, evet okşadık 🙂

Boston Commons Park

Boston Commons Park

Alışveriş için Boylston ve Newbury caddeleri demiştik, bu arada bu caddeler bayağı uzun, haberiniz olsun. Kızlar şimdi size bir tavsiye, Boylston caddesindeki Marshalls mağazasına mutlaka uğrayın, en gözde markaların çok ucuza satıldığı bir yer, sonra aldıklarınızı bana anlatırsınız.

Copley Square üzerinde ayrıca durmak istiyorum. Boyston Street üzerinde, Trinity Church, Boston Public Libray, ve Old South Church’ün olduğu alan Copley Square diye geçiyor, 10 dakikanızı ayırın ve Boston Public Library içine girin, yok böyle bir yer. 150 yıllık bir bina olması ve içinde yaklaşık 6 milyon kitap olması hariç, mimari ve sanatsal açıdan bir şaheser diyebilirim.

Copley Square, solda Boston Public Library

Copley Square, solda Boston Public Library

Boston Public Library Ana Merdivenler

Boston Public Library Ana Merdivenler

Boston Public Library Avlu

Boston Public Library Avlu

Bunlar dışında Museum of Fine Arts, Museum of Science ve New England Aquarium gezilebilir, ama bunlara gitmeyi düşünüyorsanız Boston City Pass alın.

www.citypass.com

Yine eğer vakitiniz kalırsa Theater District ve Chinatown görülebilir.

Yemek

Fire and ice: Bu restoran aradan bir sene geçti, hala rüyalarıma giriyor diyebilirim. Açık büfe konseptinde, ama her şey çiğ, siz gidip eti, sosu, makarnayı, sebzeleri vs bir tabağa dolduruyorsunuz, ortada kocaman açık bir fırın var, o fırındaki elemana tabağı veriyorsunuz, o gözünüzün önünde yiyecekleri istediğiniz gibi pişiriyor ve size pişmiş haliyle geri veriyor.  Muhteşem.

http://www.fire-ice.com/

Ek olarak eğer Meksika yemeği isterseniz Harvard Square’de Border Café’yi önerebilirim.

http://www.bordercafe.com/

Deniz ürünü için( özellikle chowder) Legal sea food restaurant öneriliyor, ben deniz ürünü yemediğim için bir şey diyemiyorum.

http://www.legalseafoods.com/

İçeceğe gelince, Samuel Adams Boston’ın en büyük bira markası. Onlarca çeşit biraları var ve bence muhteşem bir bira. Eğer Samuel Adams’tan sıkılırsanız Blue Moon da deneyebilirsiniz.

Eğer Starbucks’tan sıkılırsanız Boyston Street yakınlarındaki Stumptown Coffee yine önerilerim arasında.

Umarım yazdıklarım ilginizi çekmiştir, sıradaki yazımız Boston ve New York çevresi, Philedelphia, Washington, Maine, Worchester ve Princeton.

Yazan: Ceren Aydın

Macera Dolu Amerika -1: New York

Standard

Herkese merhaba,

Oncelikle konuk yazarı tanıyalım. Kendisi asıl yazarınız Silan’ın universiteden arkadası olup , onun kadar olmasa da yine de bol bol gezmekte ve bu isi ayıla bayıla yapmaktadır. Hafif manyaktır, ki bunu da kendisinden 3. sahıs olarak bahsetmesinden anlayabilirsiniz.

Bu yazı dizisi benim 2011 ve 2012 yazında Amerika’da gecirdigim yaklasık bir bucuk ayı kapsamakta. Ozellikle East Coast denen, Amerika’nın kulturel olarak gelismis ve en kozmopolit bolgelerinden olan New York ve Boston, sonrasında da road trip sırasında gittigimiz Philadelphia, Washington DC, Maine, Mount Washington (NH), Niagara selalaleri ve en son olarak da Chicago bu yazı dizisinde bahsedecegim yerler olacak.

Baslık eger 25 yasın altındaysanız klise gelebilir, ama ustundeyseniz size tek bir sey hatırlatacaktır: Rafet El Roman. Su an bile onun “Macera dolu Ameeerikaa, Ameeerikaa, maceeraaaa..” sarkısı kulaklarımda yankılanıyor, bu sesi kapatmak istiyorum, kapatamıyorum, imdaat..

New York City

Oncelikle New York eyaleti ve New York sehrini karıstırmak istemiyorsanız sehre New York City dendigini aklınızda tutunuz, karısıyor, ordan biliyorum. Gerci ben bu yazıda hep New York diyecegim, ama siz dedigimi yapın, yaptıgımı yapmayın.

New York Eyaleti

New York Eyaleti

New York Sehri

New York Sehri

Bu arada sehir bes bolumden olusuyor, bu bolumlere borough deniyor, bunlar: Manhattan, Brooklyn, Queens, Bronx ve Staten Island. Ben hep Manhattan’ı gezdim, Brooklyn’e de soyle bir baktım, vaktiniz kısıtlıysa size de aynısını oneririm.

New York hakkında cok sey okudunuz belki de, ya da cok sey izlediniz, biraz  Istanbul gibi, her sarkıya, kitaba, filme, diziye, kısaca yaratıcılıga ilham konusu bir sehir. Ve bunu kesinlikle hak ediyor.  Benim gibi bu konulara ilgiliyseniz zaten bircogunu biliyorsunuz, ama derlemek ve toplamak amacıyla ve hatırladıgım kadarıyla New York’ta gecen diziler, kadınların favorisi Sex and the City, Friends, How I Met Your Mother, Person of Interest, Castle, 30 Rock, Gossip Girl, Pan Am, Mad Men, Cosby Show, 2 Broke Girls, CSI: New York, Touch, Smash, Suits ve daha niceleri.
Acıkcası ben Amerika’ya gitmeden once biraz onyargılıydım, ulkeyi sıg, insanlarını sıg, kulturunu sıg bulurdum. Sıg dısında kelime bilmiyorum, evet. Ama gittikten sonra fikrim biraz degisti, tabi benim bulundugum bolge en kozmopolit, en acık fikirli bolgeydi, ama degisim bulasıcıdır bilirsiniz.. Ayrıca bu sehir sevilmez mi, sorarım size..

New York Panaroma

New York Panaroma

Turk insanının genel egilimidir, hep bir seyleri bir seylere benzetmeye calısır, boylece karsısındaki insanın bahsekonu kavramı hayal etmesinin kolaylasacagını dusunur, ben kimim ki geleneklerimize karsı cıkıyorum, hemen benden  bir kac ornek:
–    New York’ta Paul Auster aynen bizdeki Orhan Pamuk. Auster’ın New York uclemesini okumayanlara tavsiye ederim.
–    New York 5th Avenue: İstanbul-Bagdat Caddesi
–    New York- Soho: Asmalımescit-Galata bolgesi(Galata Kulesi haric)
–    New York-Hudson nehri: Istanbul bogazı
Sanırım biraz daldan dala atlıyorum, ama anlatacak oyle cok sey var ki, muzelerden mi baslasam, sokaklardan mı, Central Park mı, bu yuzden kronolojik sırayla gitmek yerine hepsinden biraz bahsedecek ve orda ogrendiklerimi ozellikle sizinle paylasmaya calısacagım.
Once biraz tarih. New York’un 1615’te Hollandalılar tarafından kuruldugunu ve cok yaratıcı olmayan Hollandalıların sehre New Amsterdam adını verdiklerini biliyor muydunuz? Tabi İngilizler bos durur mu, kenti ele gecirir gecirmez hemen adını bir baska yaratıcı isim olan New York’la degistirmisler ve oyle kalmıs.

New York’ta beni en cok etkiyelen seylerden biri 11 Eylul saldırısı sonrası sehrin ne kadar yaralandıgını yakından gormek oldu. Saldırının 10. yıldonumu civarında sehirdeydim, ve etkilenmemek mumkun degil, ve bu anma torenlerini her seye lanet okuyarak, isyan ederek degil yeni baslangıclarla yapılıyor. Su an Wall Street’in en guneyinde zamanında “Twin Towers”  olan yerde onceki adıyla “Freedom Tower”, yeni adıyla “One World Trade Center” yukseliyor, bolgenin adı da “Ground Zero” olarak geciyor.  Orijinal Twin Towers’ın oldugu yerde muze olacak, bu binalar da o bolgenin biraz kuzeyinde, bu bina kompleksi bittigi zaman uzun olanı dunyadaki en uzun ucuncu bina olacak.

Yukarıda gordugunuz fotograf Times Square yakınındaki Bryant Park’tan, bu park cok bakımlı, hareketli, insanların sandalyeleri istedikleri sekilde cektikleri, ozgur bir park. Ama yukarıda gordugunuz fotograf anma torenindeydi, o sandalyelerin her biri saldırı sırasında hayatını kaybedenleri simgeliyordu.
Simdi biraz daha eglenceli konular, Ground Zero’nun hemen 200 metre kadar kuzeyinde meshur Wall Street var, finans bolgesi, borsa binası vb. Esas bir boga heykeli var ki aynı bizim Kadıkoy’deki boga heykelimiz. Ama bu boga heykelinin soyle bir ozelligi var, bu boganın heybetli bir takım bolgesini oksamanın, daha dogrusu avuclamanın size bol para ve finansal sans getirecegine inanılıyor, bu yuzden surekli bir takım turistler bu  bolgeyi avuclayıp sırıtarak fotograf cektiriyorlar, komik bir goruntu.

Wall Street-Boga heykeli ve boganın belli bir bolgesinde fotograf cektiren turistler

Wall Street-Boga heykeli ve boganın belli bir bolgesinde fotograf cektiren turistler

New York deyince hepimizin aklına Ozgurluk Heykeli gelir degil mi, 130 yasında bir kadının bu kadar ilgi cekmesi sıradısı 🙂  Burda onemli olan nokta, bu heykeli yakından mı uzaktan mı gormek istediginiz, yakından gormek isitiyorsanız mutlaka gunler onceden 20 USD’ye bilet almalı ve cılgın kalabalıga katlanmalısınız. (http://www.statueoflibertytickets.com/) Ben almadım, bana baska bir sey onermislerdi onu yaptım, iste sonuc.

Guney Manhattan Whitehall terminalinden Staten Island’a giden feribotlara binerseniz, hem Manhattan silueti, hem de Ozgurluk Heykeli icin cok guzel fotograf kareleri yakalayabilir, hava da guzelse deniz keyfi yapabilirsiniz. Ustelik bu feribotlar en gec yarım saatte bir kalkıyor, gidis-gelis yaklasık 40 dakika suruyor ve ucretsiz. Staten Island’da cok gorulecek bir sey olmadıgı icin ben hemen bir sonraki feribotla donmustum, isteyen orayı da gezer. (http://www.siferry.com/)

Times Square/ Broadway. Hastasıyım. Sadece bir gosterime gidebildim, Spider Man. U2’dan Bono’nun yazdıgı sarkılar olmasına ragmen muzik sıradandı, ama efektler muhtesemdi. Azıcık bile ilginiz varsa mutlaka bir bilet alın, yine bir kac gun onceden mutlaka, New York’ta hep planlı olmalısınız, son anda pek bir sey yapamazsınız, yer kalmamıs olur.

Bu arada benim ufak bir butce problemim vardı, o yuzden genelde hesaplı gezdim, siz de benimle aynı durumdaysanız  size pek bir yerde okuyamayacagınız bir sey onermek istiyorum. Yurumeyi seviyor musunuz? Ingilizceniz yeterli mi? O zaman gunduz free walking tour’lara katılın, Manhattan’daki bir suru bolge icin ayrı ayrı var, hatta hafta sonu butun Manhattan icin olanı da var, 2 saat kadar suruyor, ve o bolgeyi cok rahat bir sekilde rehber gezdiriyor. Bahsis usulu calısıyorlar, o yuzden cok cok iyi oluyor, rehber size o bolgede mekan vs tavsiyesi de veriyor. Biraz kalabalık olabilir ama iste yeni insanlarla tanısma fırsatı(http://www.freetoursbyfoot.com/new-york-tours/default.asp)

Chinatown.  Cok buyuk ve kaybolmanın cok kolay oldugu bir bolge. Ucuz hediyelikler burdan alınabilir, ayrıca cin yemegi seviyorsanız yine ugrayın ve herhangi birini deneyin derim. Çin mahallesinin icinde Little Italy denen italyan mahallesi de var, ne alaka bunlar bir arada yasamıslar diye sormayın, ben de bilmiyorum. Littile Italy’de hava guzelse oturup bir bira ya da kahve icebileceginiz onlarca yer var.

Soho. Yazının basında soyledigim gibi, aynı bir Galata. South of Houston demek. Andy Warhol sonrası hip bir bolge, sanat merkezi olmus, galeriler vs cok yogun. Ama New York her metropol gibi hızla degisen bir sehir, su an Meat Packing District denen bolge en hip bolgesi. Bir zamanlar kasapların oldugu bir bolgeyken simdi kiralar, dukkanlar almıs basını yurumus, ben gidemedim ama merak edenlerin gitmesini oneririm. Burayı benzetecek yer bulamadım, Cihangir desem degil, Bebek desem degil, bilemiyorum. Yine bir baska bohem bolge gormek isterseniz Greenwich Village’a da gidebilirsiniz.

Muzeler. Moma( museum of Modern Art)  ve Met( Metropolitan Museum of Art) benim gezebildiklerim.  Picasso, Dali, Matisse, Modigliani, Frida,Monet, ruya gibi geliyor insana. Muze gunleri genelde persembe, ucretsiz gezebilirsiniz. En guzel kısmı da bu muzelerin tam sehrin gobeginde olması. Gugenheim da oneriliyor, ben gidemedim.

Moma Bahce

Moma Bahce

Central Park. Central Park’ı gormek beni uzdu, Istanbul’da da boyle vaha gibi, nefes alabilecegimiz, yuruyus veya spor yapabilecegimiz bir yer istedim. Orada ve burada insana verilen deger arasındaki fark bir kez daha beni dusundurdu. Dusunun Istanbul’da Levent’te 5 tane residans yapmak yerine park yapalım halkımız nefes alsın diyorsun, belediyeden kimi ikna edebilirsiniz, herkes size guler. Ama burda oyle bir guzel olmus ki..

Puslu bir Central Park

Puslu bir Central Park

Fifth Avenue. Burası dunyada aklına gelebilecek butun luks butiklerin oldugu bir cadde olarak dusunulebilir ama sadece o degil, tam bir yuruyus cennetidir aynı zamanda. Ben magazalardan degil, baska bir seyden bahsetmek istiyorum, fifth avenue sonundaki Rockefeller Center’dan. Burası hem binanın tepesine cıkıp manzara izleyebileceginiz, kısın buz pateni yapıp yazın serinleyebileceginiz cok guzel bir alan. Eger 30 Rock dizisini duyduysanız, o dizinin ismi 30 Rockefeller’dan geliyor.

Rockefeller Center

Rockefeller Center

Bu bolgede Atlas Heykeli yine  gormeye deger. Yunan tanrısı Atlas’ın dunyayı(cenneti) tasıması gosteriliyor. Yine aynı bolgede olan Lego magazasında da aynı heykel muhtesem bir bicimde canlandırılmıs. İki fotograf arasındaki 7 farkı bulunuz 🙂

Manzara. Empire State’e cıkmayın, cok kalabalık oluyor, onun yerine Rockefeller binasının tepesine cıkın, harika dediler, ama ben gittigimde hava bulutluydu, vazgectim o yuzden. Yine de size oneririm, Rockefeller’dan Empire State binası da gorunuyor.

Ulasım. Metro. Nokta. New York’ta da cılgın trafik olabiliyor, bu yuzden metro en rahatı. Her istasyonda haritalar var, onlardan tasımanızı tavsiye ederim, cunku sistem bizim gibi 10 duraklı metrolar kullananlar icin biraz karısık. Iphone kullananlar, KICK Lite diye bir app var, metro haritasını indirip istediginiz gibi yaklastırabiliyorsunuz, isinize yarayabilir.

Kalacak-Yiyecek. Bu konuda kendinizi sınırlamayın, eger butce kısıtınız varsa Manhattan yerine diger bolgeleri tercih edin, kalacak ter konusunda size tavsiye veremiyorum, cunku ben arkadasımın evinde kaldım.  Yiyecek icin de milyonlarca secenek var, H&H Bagel, Joe’s Pizza gibi fast food da yiyebilirsiniz, Michelin yıldızlı seflerden yemekler de. Size kalmıs, ama ac kalmayacagınız kesin.
Son olarak eger sadece 1-2 gununuz varsa gormeden gitmeyin diyebilecegim 1-2 yer:
–    Oncelikle Central Park-Fifth Avenue.
–    Wall Street-Ground Zero-Brooklyn Koprusunden yuruyerek gecip Brooklyn’e gecmek.
–    Times Square- Broadway.

Umarım bunları okurken iyi vakit gecirmissinizdir. Bir sonraki duragımız Boston.