Tag Archives: hindistan seyahat

hindistan seyahat

10.08.2010: Agra

Standard

Olmazsa olmaz Tac Mahal fotosu

Delhi’den sabah erken hareket ediyoruz. Hindistan’da ilk otobüs deneyimimiz. Şehrin içindeki yoğun trafik sebebiyle 7 saat süren komik bir seyahat oluyor. Turist acentesinin klimalı lüks otobüs diye bize sattığı biletlerimiz elimizde, eski ve dökülmekte olan bir otobüsün en arkadaki küçücük koltuklarında bir kaç başka sırt çantalı turistle neredeyse kucak kucağa vaziyette otururken buluyoruz kendimizi. Klimalar çalışmıyor, yol boyunca otobüsün camları açık gidiyoruz. Açık camlardan içeri 40 derece sıcaklıkta havadan başka bir şey girmiyor. Yine de memnunuz halimizden, Hindistan’ın tadı böyle çıkar diyerek. (Daha yolculuğun başındayız, enerjiğiz, dinamiğiz tabi:) ). Yolda otobüsün mola verdiği yol üzeri lokantasında (kalabalık Hintli müşteri profiline güvenerek) lokal bir kaç yemek tadıyoruz, yol üzeri lokantalarında asla yemek yenmemesi, hijyenin buralarda sıfırın altında olduğu uyarılarına kulak asmadan. Yemekler lezzetli, şans eseri mi artık bilinmez, hiç bir sağlık problemi de yaratmıyorlar.

Öğleden sonra nihayet Agra’ya varıyoruz. Burada Til’in kız kardeşi ve arkadaşlarıyla buluşacağız. Milyon tane yerli ve yabancı turistin olduğu Tac Mahal bölgesinde, ne akla hizmetse, güney kapısının önünde şu saatte buluşalım diye sözleştik, sanki Kadiköy’de Boğa heykeli önünde buluşuyoruz. Ama her nasılsa pat diye buluşuveriyoruz, cep telefonu bile olmadan, Hindistan’ın en yoğun turistik bölgelerinden birinin orta yerinde. Cep telefonu demişken: Seyahat için yanımıza sadece bir tane, kaybetmeyi göze almış olduğumuz eski bir cep telefonu aldık. Hindistan’a varır varmaz da lokal bir kontörlü kart satın aldık, yolculuk boyunca bu bizim için yeterli oldu.

Önce kalacak bir yer bulmak için Tac Mahal civarındaki bir kaç küçük hosteli ziyaret ediyoruz. Dün geceki pahalı otel lüksümüzden sonra, nasıl olsa iyice dinlenmiş olmamıza da güvenerek, gözümüzü karartıp ucuz bir hostel odası kiralıyoruz, tek kriterimiz otelin bir terasının olması. Tac Mahal’in üzerine güneşin doğuşunu izlemek şart, bunu da en güzel kaldığımız otelin terasından yaparız diye düşünüyoruz. Aynı zamanda dayanma sınırımızı deneyeceğiz bu ucuz otel odasıyla, minimum nereye kadar inebiliyoruz otel konforunda bakalım. Çantaları bırakıp, otelin terasında ilk hint çayımızı içip (sütlü ve baharatlı bu tatlı çay yolculuk boyunca favorilerimizden olacak)  Tac Mahal’i uzaktan seyrediyoruz. Güneşin batışını Tac Mahal’in içinde seyretmek çok tavsiye edildiğinden, gün batımına bir kaç saat kala bilet kuyruğuna giriyoruz. Hindistan’da görüp göreceğimiz en pahalı turistik anıt giriş ücreti Tac Mahal’de: 750 Rupi (10 Euro civari). Grubumuzdaki Hintli arkadaşın, Hintliymiş gibi davranıp lokal turist bileti  satın almam konusundaki tavsiyelerine kulak asmadan turist biletimi alip içeri giriyorum. (Hintliler için fiyat 10 Rupi civarı, sırf  Türkiye’de değilmiş yani bu turiste kat kat pahalı bilet satma uygulaması)

Tac Mahal cidden etkileyici. Öyle görülecek, gezilecek kısımları, sergileri, odaları yok içinde. Sadece bahçesinde yürüyüp bu muhteşem bembeyaz mimariyi seyretmek, gün batımında avlusundaki serin beyaz taşlarına oturup heryerin kırmızıya boyanmasını izlemek lazım. Anlatması zor.

Malum Tac Mahal turistik fotomuzu da çektirip çıkıyoruz Tac Mahal’den. Hava kararmışken yakınlardaki bir teras lokantasına oturup gece ışıkları altında Tac Mahal’i bir kez daha seyrederken bir yandan da ilk Thal (tipik bir hint yemeği) denememizi yapıyoruz. Thal, ortaokul yıllarındaki okul yemekhanemize alıp götürüyor beni. Küçük bölmelere ayrılmış metal tepsi içinde gelen bulamaç gibi bir yemek ve pirinç pilavı. Ama görünüşüne aldanmamak lazım, tüm tuhaf ve bulamaç görünüşlü Hint yemekleri gibi Thal de oldukça lezzetli.

Saat 4’te kalkıp güneşin Tac Mahal üzerine doğuşunu izlemeye karar verdiğimiz için erkenden yatıyoruz. Odamızda klima yerine tavanda dönüp duran eski usul bir serinletme pervanesi var. Klima kadar olmasa da idare ediyor, bir gecelik ne olacak, dayanırız diyoruz. Ben çok kararlıyım, bu gezide çıtkırıldım şehir kızı olmaktan çıkıp gerçek bir gezgine dönüşmeye! Ama sonra.. elektrikler kesiliyor. Odada sıcaktan durulmaz hale gelince, Til otel görevlisini bulmak için dışarı çıkıyor, adam gece elektrik kesintilerinin çok olduğunu ama jeneratörü hemen çalıştırdıklarını, yani sorun olmayacağını söylemişti. Ama ortalıkta görevli filan yok. Otel odamız eski bir binanın iç avlusunda, Til odadan çıkıp görevliyi bulmaya gidiyor ama farkediyoruz ki avlunun dışarıya, yani otel resepsiyonuna açılan kapısı üzerimize kilitlenmiş. Yani resmen içeri avluda kilitlenmiş kalıyoruz. Til bir süre avluda dolaşıp, bulduğu bir kaç düğme ve şalterle oynuyor, sonunda nasıl olduysa jeneratörü çalıştırmayı başarıyor. İnşallah sabaha dek yangın filan çıkmaz da, sabah avlu kilidini açtıklarında kendimizi sağ salim dışarıya atabiliriz diyerek uyumaya çalışıyoruz.

Saat 4’te, pek de uyuyamamış şekilde, kalkıp terasa çıkıyoruz. Henüz Muson mevsimi tam sona ermediği icin, gökyüzü kapalı, güneşin doğuşunu izleyemiyoruz malesef. Ama hazır bu kadar erken kalkmışken, sabah sakinliğinde, Agra’nın ikinci büyük turist atraksiyonu olan Agra kalesine gidiyoruz. Kalede bizden ve burada küçük bir imparatorluk kurmuş olan yüzlerce maymundan başka kimsecikler yok. Bu ıssızlığın tadını çıkararak geziyoruz görkemli yapıyı. Sonra da bizi Fatehpur Skri’ye götürecek olan otobüse binip Agra’dan ayrılıyoruz.

Agra ve Rajasthan’da seyahat edecekler icin küçük bir not: Hindistan genelinde çok iyi bir trenyolu ağı olmasına rağmen, bu bölgelerde trenle ulaşım yok. Bu yüzden otobüsler tek ulaşım araçlarımız oldu bu bölgelerde.

Gün batımında Tac Mahal

Agra Kalesi

Agra Kalesi sakinleri

Agra Kalesi’nde ailece sabah yürüyüşü

Fatehpur Skri

Hindistan Günlükleri kategorisindeki diğer yazılara ulaşmak için tıklayın!

 

 

08-09.08.2010: Ve yolculuk başlar: Delhi

Standard

Hindistan maceramız henüz uçaktayken başlıyor. Uçakta az sayıda Türk var, çoğunluğu tahminimizce bir turist grubun üyeleri olan Hintli yolcular oluşturuyor. Biz hint yemeklerimizi yiyerek ve Bollywood filmleri izleyerek kendimizi ertesi güne hazırlamaya çalışırken, Hindistan kaosu uçakta çoktan başlamış durumda. Sürekli bir hareket var uçakta, emniyet kemeri ışıkları yanarken, hava boşluğunda sarsılırken bile Hintli yolcuları yerlerine oturtmak mümkün değil. Bir koltuktan ötekine geziyor, arkadaş ziyaretleri yapıyorlar. Uçak inişe geçeceği sırada tuvalette halen bir yolcu olduğunu farkediyor hostesler. Kapı çalınıyor, ses yok, ‘Beyefendi/hanımefendi, inişe geçiyoruz, lütfen çıkın’ ses yok.. 5 dakikadan fazla bir mücadeleden sonra, tam hostes ‘Beyefendi üzgünüz ama şu an kapıyı zorla açmak zorundayız, güvenlik gereği’ demişken kapı açılıyor, Hintli bir amca gayet rahat, salına salına çıkıp yerine oturuyor. Hostesler bile bu durumda, gerginliğe ragmen gülümsemelerine engel olamıyorlar. Bu ülkenin sevimli insanlarını yakından tanımak icin sabırsızlanıyoruz..

Delhi havaalanına sabaha karşı iniyoruz. İnsan kalabalığı, kokular, renkler ve kültürlerden oluşan bir karmaşa beklerken son derece sakin, modern bir havaalanında buluyoruz kendimizi. Dışarı çıktığımızda ise yüzümüze çarpan (sabah serinliğine rağmen) 35 derece sıcaklık ve üzerimize üşüşen Riksha (üç tekerli, bazen motorla bazen insan gücüyle çalışan bisiklet-taksiler) şöförleri karşılıyor bizi. Dersimize çalıştık, eğer etrafta resmi bir Riksha durağı varsa (ki havaalanlarında mutlaka var), sokaktan Riksha çevirip kazık yememek lazım. Duraktan bir Riksha’ya binip, bizi eski şehrin turistik merkezi olan Pahar Ganj’a götürmesini istiyoruz. Otel rezervasyonumuz yok ama yüksek sezon degil, elimizde Lonely Planet var, nasıl olsa bir otel buluruz diyoruz. Şöför bizi bir önceki gece bombalanmış gibi görünen bir yıkıntı ve inşaat alanının ortasında bırakıp gidiyor. Şehrin en turistik

Pahar Ganj’da yıkıntılar arasında

yerine gelmeyi beklerken, kendimizi burada bulmanın ilk şokunu atlatınca otel aramaya başlıyoruz. Rehberde tavsiye edilen düşük ve orta bütçeli bir kaç otele şöyle bir bakıp, kaçarak uzaklaşıyoruz. Hala aklımdan çıkmıyor, otellerden birinde bize gösterilen ve neredeyse duvarda bir delikten ibaret bir odanın duvarında ”This is the worst night of my life – Bu hayatımın en kötü gecesi” yazıyor! Kendinden sonraki kurbanlara bu şekilde mesaj gönderen bu gizemli turiste minnettar olarak oradan da çıkıyoruz:) Sırt çantalı gezgin olmaya kararlıyım ama en azından ilk gün şokunu atlatmak icin klimalı ve temiz çarşaflı bir otele ihtiyacım var. Til de ucuz otellerin halini görünce fazla direnemiyor ve seyahatimiz boyunca kalıp kalacağımız en pahalı otelde buluyoruz kendimizi. Pahalı derken.. iki kişi gecelik 25 Euro:)

Öğleden sonra Delhi’yi gezmek istiyoruz biraz. Tüm şehir inşaat halinde, yıkıntılar içinde. Öğreniyoruz ki yakında Common Wealth Games organize edilecekmiş bu şehirde. Önemli bir turistik ve uluslararasi organizasyon olarak kabul edildiği için tüm şehri yapılandırma çalışmalarına girmişler. Çılgın şehir trafiğinde bir iki maceralı Riksha turu yapıyoruz, Humayun’un mezar taşının olduğu sarayı ziyaret ediyoruz. Delhi’yi sevmedik bu ilk günümüzde. Çok sıcak, çok pis, çok gürültülü, çok çirkin görünümlü… Biz de henüz çok amatör turistleriz…Daha fazla gezmeye bile isteğimiz yok, akşam yemeğini yine rehber tavsiyesi olan eski Delhi’deki Karim’s’ de yiyoruz. Bol yağlı ama lezzetli lokal yemekler… Gündüz kendini resmi Turist Info bürosu olarak tanıtan bir yere gidip Rajasthan turu yapmak için bilgi istediğimizi söylemiştik. Karşılığında bize 5 günlük, herşey dahil, tur paketi satmak isteyen ve ısrarla Rajasthan’a paket tur dışında kendi başımıza ulaşım bulamayacağımızı söyleyen adamdan huylanarak çıktık buradan. Sonradan öğrendik ki burada kendini resmi turist bürosu olarak tanıtıp turistlere bir şeyler satmaya çalışan bir sürü sahte büro varmış. Akşam yemekten sonra rastgele bir seyahat acentesine dalıyoruz ve ertesi gün Agra’ya gidecek ilk otobüs için iki bilet alıyoruz.  Bekle bizi Tac Mahal!

Karim’in mutfağı

Muson yağmuru altında Delhi

Gandhi Smriti

Gandhi Smriti- Gandhi’nin öldürülmeden önceki son adımları


Hindistan Günlükleri kategorisindeki diğer yazılara ulaşmak için tıklayın!