Konuk Yazar: Ceren Aydın
Herkese merhaba,
İlber Oltaylı bunu okusa “çok cahilsin” der mi acaba? 🙂
Bu yaz kendimi Ege’ye adadım, Kuşadası, Efes, Şirince, İzmir, Çeşme, Ayvalık, Cunda, Pamukkale, Altınoluk, Akçay gezdim de gezdim. İki yazı olarak önemli noktaları sizinle paylaşacağım, birinci yazıda Efes antik kentinden, ikinci yazıda da Ayvalık ve Cunda’dan bahsedeceğim. Yaz sonuna yetişebildi ama bu sene kaçsa bile önümüzdeki seneye hazırlık değil mi?
Öncelikle Efes Selçuk ilçesi sınırında, Selçuk ilçesine 3 km mesafede. İzmir’den otobüsler kalkıyor, yaklaşık 1.5 saatte ulaşabilirsiniz (75 km mesafe var). Sonra Selçuk’tan minibüse de binebilirsiniz, yürüyebilirsiniz de. Onun dışında arabayla da rahatça gelebilirsiniz. İzmir Adnan Menderes havaalanına Selçuk 60 km mesafede. Yine Kuşadası’ndan da minibüsler var (30 km).
Çok sıcak bir yer olduğunu göz önünde bulundurup mutlaka şapka vb. bir şeyler yanınızda bulundurunuz.
Efes haftanın her günü 8:30-19:00 arası ziyaret edilebiliyor.
Efes Antik Şehrine (resmi adıyla Efes Ören Yeri) girerken Müzekart almakta ya da Müzekart’ı daha önce çıkarttırıp kullanmakta yarar var çünkü Efes Ören Yeri dışında yakınlardaki Meryem Ana’ya ve Aziz John Kilisesine (Aziz Yahya) de müzekartla girebilirsiniz, tam 40 TL diye hatırlıyorum. Bu arada Maximum kartlar da Müzekart özelliği içeriyormuş, bilmeyenler için. Sadece Efes’i gezmek isterseniz girişi 30 TL. Senede 3 milyon ziyaretçi alıyormuş, inanılmaz bir rakam.
Önce biraz Efes’in tarihinden bahsetmek istiyorum. Kuruluşu MÖ 6000’li yıllara kadar dayanıyor, 8000 yıllık bir şehir, düşününce insanın aklı almıyor. Efes ismi bir Amazon kraliçesinden geliyor. Burada yaşayan halklar sırasıyla Amazonlar, Hititler, iyonlar, Lidyalılar, Persler, Bergamalılar, Romalılar, Araplar, Türkler, Aydınoğulları ve Osmanlılar. Etkileyici bir liste değil mi?
Burası aynı zamanda “Aynı nehirde iki kez yıkanılmaz” ve “Değişmeyen tek şey değişimdir” sözünün sahibi filozof Herakleitos’un memleketi.
Klasik Yunan döneminde İyonya Bölgesinin 12 şehrinden biri oluyor. Bugün gezilen Efes ise, Büyük İskender’in generallerinden Lysimakhos tarafından M.Ö. 300 yıllarında kurulmuş. Hellen ve Roma çağlarında en görkemli dönemlerini yaşıyor ve o zamanın nüfusu düşünüldüğünde muazzam bir nüfus olan 200.000 rakamına ulaşıyor.
Bugünkü kenti kalıntılarının %90’ı Romalılardan kalma. Bu arada kendiniz de gezerken fark edeceksiniz artık Efes liman kenti değil, Menderes nehrinin getirdiği alüvyonlarla liman kenti özelliği zamanla kayboluyor, böylece etkisini de yitiriyor.
MERYEM ANA
Bildiğiniz gibi İsa’nın annesi olan Meryem Ana’nın, İsa öldükten sonra Aziz Yahya(St. John) ile birlikte Efes’e geldiği ve son yıllarını burada yaşadığına inanılıyor. Burası inanılmaz ziyaretçi alan bir yer. Özellikle Katolikler çok inanıyorlar. Her yerde yakılan mumlar ve adanan adaklar görülebilir. Küçük, yeşillikler içinde, şirin bir yer. 20-30 dakikada rahat rahat gezebilirsiniz.
Kudüs’te İsa çarmıha gerilmeden önce annesini Yahya’ya emanet ediyor. Sonra Yahya ile beraber düşüyorlar yollara, MÖ 300’lü yıllarda Efes’e geliyorlar, Yunanların Hristiyanlığa geçmesinden neredeyse 600 yıl önce. O yüzden çok hoş karşılanmıyorlar, ama rahat bırakılıyorlar. Burayı daha sonra 19. yy’da bir rahibe buluyor.
AZİZ YAHYA KİLİSESİ
Aziz Yahya’nın mezarı burada ki kendisi İsa’nın 12 havarisinden biri olduğu için çok önemli. Kendisi hayatının çok büyük kısmını misyonerliğe adamış, buraya gömüldüğünde de 100’lü yaşlarındaymış.
St John (Aziz Yahya) tepesinden baktığınızda hem tapınak, hem kilise hem de cami görebilirsiniz, kültürler topluluğu.
Bu arada Artemis Tapınağı da burada, ki kendisi dünyanın yedi harikasından biri olarak kabul edilir, ancak bugüne ne yazık ki sadece aşağıdaki fotoğrafta görebildiğiniz tek sütun sağlam kalmıştır.
EFES
Gelelim Efes Antik Kenti’ne… Öncelikle burayı rehbersiz gezecekseniz girişten bir Efes kitapçığı alın ki herhangi bir şeyi kaçırmayın. Pazarlık gücünüze göre 8-10 TL kitaplar. Tabi bir sürü hediyelik eşya dükkanları ve büfeler de var. Buraya en az iki saatinizi ayırın.
Yürüyüş güzergâhınız şu şekilde oluyor. Önce küçük hamamlardan ve küçük tiyatrodan yola başlıyorsunuz. Agorayı ve anıtları gördükten sonra Küretler Caddesine çıkıyorsunuz. Küretler Caddesi ona dik başka bir caddeyle devam ediyor: Mermer Cadde (Celsus Kütüphanesinin olduğu). İki caddenin de sonu Büyük Tiyatro’ya çıkıyor. Mesela girişte bir kutsal ateş varmış, 300 yıl boyunca hiç sönmeden yanmış.
Efes’teki ana noktalar:
• Küçük tiyatro: Yukarıdaki fotoğrafta görebilirsiniz, küçük tiyatro hemen girişte yer alıyor.
• Celsus (Selsus) Kütüphanesi: Tek kelimeyle Efes’teki en görkemli yapı. İskenderiye ve Bergama kitaplığından sonra antik çağın üçüncü büyük kütüphanesi. Girişinde dört tanrıçayı temsil eden dört heykel durur: Sophia (bilgelik), Episteme (bilgi), Ennoia (kader) ve Arete (erdem). Bu arada bu heykellerin orijinalleri de Viyana Müzesindeymiş. İçerisi gölgelik olduğu için o kadar yorulduktan sonra bir ohhh çeker taşlara çökersiniz. Her Efes kataloğunda, kitabında, tanıtımında gördüğünüz yer de burası. Bu arada burası 19 yy başlarında sadece temel olarak bulunmuş, 1970’lerde aslına uygun olarak yeniden inşa edilmiş. Aslı MS 130’lu yıllarda Roma döneminde yapılmış. Efes valisi Celcius adına oğlu tarafından anıt mezar olmak üzere yaptırılmış. Kitapları korumak için kitapların konulduğu alanlar duvarların arkasına yapılmış. 12.000 kitabın saklandığı söyleniyor (O zamanlarda ruloymuş tabi bu kitaplar).
• Genelev: Şimdi bu konu biraz karışık. Genelev kütüphanenin tam karşısında bulunuyor da, neymiş efendim kütüphanenin içinden geneleve giden gizli bir geçit varmış, erkekler karılarına yakalanmamak için bu geçidi kullanırmış. Bana pek inandırıcı gelmedi açıkçası.
• Skolastik Hamamı: O zamanlar sıcak su, ılık su ve soğuk su içeren 3 tane havuz varmış burada. Yüzlerce insana aynı anda hizmet ediyormuş. Genel ve özel kullanım için farklı hamamlar varmış.
Hamam bölgesindeki açık tuvaletler. Evet efendim herkes beraber tuvaletini yapıyormuş, hatta burası bir sosyalleşme ortamı olarak kullanılıyormuş. Bütün dedikodular burada dönermiş. Bu arada soğuk havalarda önce köleler gelir oturur, mekanı sahibinin poposu için ısıtır, sahip sonra teşrif edermiş.
• Küretler Caddesi: Şehrin ana caddesi. Hafif yokuş aşağı gidildiği için size çok güzel bir manzara sunuyor. Sağlı sollu sütunlar ve başı eksik heykeller görebilirsiniz. Bu arada yine burada öğrendiğim bir bilgi paylaşayım. Heykeltıraşlar önce vücut heykeli yaparlarmış, sonra kim para verirse onun kafasını yapıp vücudun üstüne oturtuverirlermiş. Bu yüzden genelde heykellerde hep kafa ile vücut kopuk olurmuş, fazla dayanmazmış.
• Agora: Agora o zamanlar ticaretin yapıldığı yermiş, bir sürü sütunlu açık bir avlu olarak düşünebilirsiniz. Bu aralar restorasyonu devam ediyor, belki seneye biter.
• Hadrianus Tapınağı: MS 391 yılında Theodosius, masum olduğu halde asılan babası general Theodosius adına yaptırmış.
• Trajan Çeşmesi: Tapınağın hemen yanında, MS 1. Yyda, yapılmış, tahmin edin kimin adına, Trajan adına tabi ki.
• Yamaç Evler: Yamaç evler o zaman yaşayan halkın evlerinin olduğu alan. Topkapı’daki Harem bölgesi gibi ayrı bir bilet alınarak girilebiliyor, biz gezmedik ama içinin güzel olduğunu duydum. Girişi 15 TL’ydi yanlış hatırlamıyorsam.
• Büyük tiyatro: Büyük tiyatro Efes yürüyüşünüzün sonunda göreceğiniz müthiş bir yapı. 24.000 kişilik kapasitesiyle dünyanın en büyük Açıkhava tiyatrosu. Sahnesi tamamen yıkılmış ama basamaklar sapasağlam. Bu sahne aynı zamanda gladyatör dövüşleri için de kullanılmış, St. John burada vaaz vermiş. Bu arada rehberimizin bize verdiği küçük bir tüyo, bu tiyatronun Yunan tiyatrosu olduğu ilk bakışta anlaşılıyor, neden? Çünkü tiyatro yamaca dayalı, eğer duvara dayalı olsaydı Roma tiyatrosu olurdu.
Selçuk şehri içindeki Efes Müzesinde Efes’ten çıkarılan bütün eserler saklanıyor, bizim gittiğimiz dönemde şansımıza kapalıydı, giremedik. Bir de Yedi Uyurlar Mağarası vardı, oraya da girmedik açıkçası.
Son olarak eğer vaktiniz varsa 21.12.2012 itibari ile dünyanın sonu muhabbetlerinden deli reklam yapmış, adı Çirkince’den gelen Şirince’ye de mutlaka uğramayı, Şirince şaraplarını içip köydeki teyzelerden alışveriş yapmayı, keyif yapmayı unutmayın diyorum. Haa, bir de Thales babanın memleketi Miletos’a. Buraya kadar sabırla okuduğunuz için teşekkürler. Bir sonraki yazı Ayvalık-Cunda.
Twitter: cerenayayay
İnstagram: gezcerengez
Geri bildirim: Tarihin Arka Odası: Efes | profesyonelrehberlikblog
Merhaba, Selçuk’taki kilisenin Türkçe ismi Aziz Yuhanna Kilisesi,Yahya değil bilgilendirmek istedim 😊