Tag Archives: Maine

Macera Dolu Amerika 4: Atlantic City, Princeton, Worchester ve Maine Eyaleti

Standard

Konuk Yazar: Ceren Aydın

Eveet, kaldığımız yerden devam ediyoruz. 3 yazı dizisi olarak planladığım Amerika serisi kendi içinde büyüdü, bu yazıda Atlantic City, Princeton, Worchester  ve Maine eyaletindeki Ogunquit ve Portland olacak, bu bölge hakkındaki son yazıda ise yaptığımız araba yolculuğu- namı diğer “the road trip”- sırasında gördüğümüz yerler olan Mount Washington, Niagara şelaleleri ve Chicago’yu yazacağım.

ATLANTIC CITY

Hepimiz biliyoruz ki kumar cenneti Las Vegas, ama burası da Vegas’ı çok uzak bulan insanları, özellikle New York’luları çekmek için yaratılmış. New Jersey eyaleti sınırları içerisinde ve New York’a 2-3 saat mesafede. Benim gibi kumarla işi olmayanlar için outletler ve okyanus kenarında bir yürüyüş yolu olan, aşağıda gördüğünüz Boardwalk yapılmış. Adamım Steve Buscemi’nin oynadığı “Boardwalk Empire” dizisini biliyor musunuz? İşte o dizi Atlantic City’nin nasıl kurulduğunu anlatıyor.

Boardwalk

Boardwalk

Casinolar-en meşhurları Taj mahal ve Ceasers

Casinolar-en meşhurları Taj mahal ve Ceasers

İşte her şeyini kumar batağında kaybetmiş bir insan :)

İşte her şeyini kumar batağında kaybetmiş bir insan 🙂

PRINCETON

Normalde buraya kimsenin yolu düşmez, muhtemelen Princeton Üniversitesi öğrencisi olmadığı sürece. Ama ben sizler için gittim, kaldım, gördüm.
Princeton Üniversitesine de saygılarımızı sunarız, ne de olsa Harvard gibi bir Ivy League okulu. Burda okşanacak bir ayak yok ama aslanlar var 🙂 (Bilmeyenler için bkz: Boston yazım)

Princeton Üniversitesi

Princeton Üniversitesi

Trenle New York’a 1.5 saat mesafede. Arabayla 1 saat gibidir diye tahmin ediyorum. Öğrenciler hafta içi ev partilerini, hafta sonu da New York’u tercih ediyor olmalılar, çünkü şehirde 4 -dört!!-  adet bar var sadece.

Ayrıca Einstein bir süre burada yaşamış, kendisinin evi var.

Son olarak çok güzel parklar var.

WORCHESTER

Amerikalılar bu şehri Vustır diye telaffuz ediyorlar, niye böyle yapıyorlar inanın anlayamadım. Genelde kimsenin özel olarak yolu düşmez diye tahmin ediyorum, ama benim kardeşim bu şehirdeki University of Massachusetts (UMASS) Medical School mezunu olduğu için gittik kaldık. Bu bölgenin gölleri dillere destan, burada da Quinsigamond gölü var, göl şehirde sınır gibi oluyor, gölün bir tarafı Worchester, öbür tarafı Shrewsbury.

Göl çok güzel bir göl, baharda ve yazları bir sürü aktivite yapılıyor, zaten göl kenarındaki bütün evlerin önünde bir iskele, iskelede birer motor var, ya motorla turluyorlar, ya balık tutuyorlar, ya yelken yapıyorlar( gölde Boat House var ve yelken klüpleri var), ya da kayaking dedikler, bizdeki kano yapıyorlar. Çok eğlenceli. Ama kışları çok sert olduğu için göl buz tutuyormuş, çok cesaretliler gölü karşıdan karşıya yürüyerek geçiyorlarmış.

Göl ve karşısında UMASS

Göl ve karşısında UMASS

Dediğim gibi küçük bir bölge, Boston’a bir saat mesafede, yemek yenecek yer Pampas, bir Brezilya restoranı, açık büfe salatalar, peynir, meyve ve sebze yemekleri var, hatta biz gittiğimizde sarma dolma bile vardı, bu yüzden ordaki Türkler burayı ekstra seviyorlar. Bir de ocak var, ocakta etini seçiyorsun, istediğin gibi pişittiriyorsun, tabağını tartarak ödeyebiliyorsun, ya da sınırsız yeme seçenekleri var. Onun dışında her yerde olan meksika, çin, hint yemeği ve diner seçenekleri bolca mevcut.

MAINE

Şu şekilde başlayayım, bence Maine dünyanın en güzel yerlerinden biri. Yemyeşil, karadeniz gibi ama çok daha gelişmiş. Deniz ürünü memleketi. İstakoz cenneti. Okyanus kıyısı olmasıyla kışın çok soğuk, ama yazın tatile gelinen bir yer, öyle ki plakalarına bile yazılıyor. Eyalet eyalet gezince fark ediliyor ki her eyaletin plakasında sloganları var, örneğin Maine’in plaka sloganı “Vacationland”, mesela New Jersey’in “Garden State”, New York’unki  “The Empire State” vs.

Maine’in en harika mevsimlerinden biri de özellikle ekim ve kasım ayında yaşanan “fall foliage” denen hadise, ağaçların yaprakları inanılmaz bir renk cümbüşü sunuyor, sadece Maine’de degil, dünyanın pek çok bölgesinde, Alplerden tutun Japonya’ya kadar. Ben ne yazık ki göremedim ama merak ederseniz fall foliage diye internette arattığınızda inanılmaz fotoğraflar çıkıyor.

Bu eyaletin en büyük şehirleri Augusta, Ogunquit ve Portland.Kanada sınırında.

Ek olarak Stephen King’in memleketi, bir çok kitabı burda geçer.

Maine-Ogunquit yolu I-95 diye geçiyor, Kanada’dan başlıyor, taa güneye kadar iniyor.

Maine yolunda bizim gibi Boston tarafından geliyorsanız New Hampshire eyaletinden geçeksiniz, burada vergisiz alkol satan dükkanlar var, New Hampshire Liquor Store ya da Liquor Outlet diye geçiyor, duty free rakamlarından daha ucuz, bavula koyabilecekseniz alın, ya da alın yolda için. Polise yakalanmayın 🙂

OGUNQUIT

Ogunquit çok zengin, sosyetik, çok güzel evlerin olduğu, yaz tatillerine gelinen, yaşlı nüfusunun yüksek olduğu ama aynı zamanda eğlenceli de bir yer. Birbirine çok yakın iki mekan var gidilen, evlerin, restoranların ve marinanın olduğu Perkins Cove, okyanus kenarında kilometrelerce kumla plajın olduğu Beach Street, ve bunların arasında yaklaşık 4 kilometrelik bir yürüyüş yolu olan Marginal Way. Marjinal Way daracık bir yol, bir tarafınızda ağaçlar ve biririnden güzel evler, öbür tarafınızda kayalar ve okyanus, kilometrelerin nasıl geçtiğini fark etmiyorsunuz bile.

Park yeri olarak Beach Street’te 30 dakikalık park edecek yerler var, onun dışında Perkins Cove’da istediğiniz gibi park edecek yerler de var, otopark da.

Perkins Cove

Perkins Cove

Sahil ve okyanus

Sahil ve okyanus

Marginal way

Marginal way

Yemek olarak Perkins Cove’da Lobster Shack’i önerebilirim. Clam Chowder çok güzelmiş, yanımdaki balık severler iletti. Clam chowder çok koyu ama lezzetli bir çorba. midye, balık, patates, kremayla yapılıyor. Az da olsa domuz etinin de konduğu olurmuş, yemek istemeyenler önceden sorabilir. Bunun dışında yine istakoz burda her şekilde gider, ama ben istakozu ellerimle temizleyemem, yiyemem diyenler için burada lobster roll var, istakoz etiyle yapılan bir sandviç. Sandviç deyince küçücük bir şey sanmayın, Amerikan porsiyonları bunlar, gayet doyurucu.

Ama esas okyanus, o okyanus müthiş bir şey.

PORTLAND

Amerika’da nerdeyse 50 tane Portland şehri olduğunu biliyor muydunuz? Benim bahsedeceğim Portland Maine eyaletindeki Portland, en büyük Portland Oregon eyaletindeki, genelde hep birbirine karıştırılıyor, biri doğuda, biri batıda.

Ogunquit-Portland arası 1 saat sürüyor.

Old Port

Portland’da her şey Old Port dene bölgede toplanmış. O yüzden çok rahat 1-2 saatte geziliyor diyebilirim. Asıl anlatacağım oradaki istakoz maceramız.

Hemen sahilde, Old Port bölgesinde yani, 3 Brothers diye bir yer var. Buranın özelliği istakozunuzu kendinizin canlı canlı seçebiliyor olmanız. İstakozu haşlıyorlar,siz dışarda bir bankta bekliyorsunuz,pişirip yanında midyeyle ve haşlanmış mısırla önünüze getiriyorlar, genelde insanlar alıp eve götürüyor tabi ama biz orda yedik, ve anlatılanlara göre tadı çok güzelmiş. Tabi en çok zorlanılan konu istakozu ilk defa yiyecekseniz nasıl yapacağınız. Orda istakozu nasıl kırıp yiyeceğinizi anlatan yazılı ve resimli açıklamalar var, değişik bir deneyim. Bursa ‘da bilen bilir, şehrin 15-20 km dışında bir köfteci vardır, adama kilo ile sipariş verirsiniz, adam tabak kullanmaz, masanın üzerinde kağıt serer, o kağıda köfteleri bırakır (atar), bir de ekmek, siz ekmek arası o köfteleri bayıla bayıla yersiniz, hala var mı bilmem,ama zamanında, yani 4-5 yıl öncesine kadar İstanbul’dan özel oraya gelenler olduğunu duymuştum, işte burası da öyle bir yer.

Bu arada Maine bölgesinde geçirdiğimiz 2 gün boyunca benim bisküviyle beslendiğimi deniz ürünü yemeyen bir insan olarak üzüntüyle açıklıyorum.

Sırada son yazı var, Niagara ve Chicagooo..