Batı Karadeniz Turu 2: Yörük Köyü

Standard

Konuk Yazar: Ceren Aydın

Bu yazıda özellikle bahsetmek istediğim yer Yörük Köyü. Bir kere bütün bölge konaklardan oluşuyor, mimarisi harika, havası güzel, suyu güzel, eğlenceli, daha ne olsun.

Safranbolu’ya yakın (10 km kadar), bu yüzden Safranbolu’ya gezmeye gelenler buraya da uğramadan gitmesin. Zonguldak’a da mesafesi yaklaşık 2 saat.

Şu an SİT alanı bu köy, bu yüzden uzun yıllar bozulmadan kalacak olması sevindirici. Bu arada sonradan araştırınca öğrendim, Türkiye’de bu şekilde koruma altında olan 2 tane köy varmış sadece, diğeri de Bursa’da olan, zamanında Kınalı Kar dizisinin çekildiği Cumalıkızık köyü. Bursa’lı bir insan olarak oraya gitmediğimden dolayı çok utandım, en kısa zamanda gideceğim.

Yörük köyü adı üstünde köy, ama buradaki evlerin hepsi 200 yıllık tarihi konak, yaklaşık 100 tane de konak var, öyle küçücük bir yer değil hani. Burada yaşayanlar yedinci, sekizinci nesil, atalarını anıyorlar hep.

bati_karadeniz_2_1

Yukarıda fotoğrafını gördüğünüz evlerin, pardon konakların birçok farklı özellikleri var, örneğin bu konaklar hiç biri diğerinin önünü kapatmayacak şekilde yerleştirilmiş,  pencereler birbirini görmezmiş, genelde alt kat ahır, üst katlar oturacak yer olarak kullanılıyormuş, ahır aynı zamanda doğal bir ısıtma görevi yapıyormuş, ama yazları da hiç sıcak olmazmış vs. vs. Multifonksiyonel, çok kullanışlı…

bati_karadeniz_2_2

Evlerin kapılarının çok hoş bir özelliği var, yukarıdaki fotoğrafta kapının tokmağına ip bağlanmış görüyorsunuz, eğer bu ip aşağı doğru sarkarsa evdeyim, bu şekilde bağlanırsa evde yokum demekmiş, çok pratik değil mi?

Bu arada yine başka bir mimari bilgi, Türklerin ahşap evde, Rumların ise taş evde uzmanlaştığını biliyor muydunuz?

Yörük köyünün kökeni Alevi ve Bektaşi kültürü, o kültürden kalan birçok özellik halen kullanılıyor, örneğin kapılara geyik, keçi boynuzları asılıyor, evlerde on iki imama ithafen duvarlarda on iki lale figürleri bulunuyor, çatılara on iki boynuzlu geyik boynuzu asılıyor.

Bu köyün ünlü simaları da mevcut, örneğin köyün ortasında ünlü opera sanatçısı Leyla Gencer’in heykelini görünce şaşırmayın, babası buralıymış efendim. Bir de biz görmedik ama Cemil İpekçi’nin de burada evi varmış.

bati_karadeniz_2_3

Bu arada burası hayalet köy değil, bir çok kişi yaşıyor halen, özellikle turizm yeni yeni gelir getirmeye başlamış. Köyde en çok gezilen, en popüler konak Sipahioğlu Konağı.  Burada kadınlarla erkeklerin oturma yerleri ayrı. Ve feminist damarlarım kabarıyor ama ne yazık ki erkek tarafı çok daha süslü püslü, kadınların tarafı sade, kendi halinde.

bati_karadeniz_2_4

Yukarıdaki fotoğraf erkek tarafının ana odası, yani salonu. Özellikle ağaç işçiliği ön planda, daha bir çok farklı özellik var ama hepsini buraya yazmayayım, birazını da kendiniz görün değil mi?:)

Ama şunu da eklemeden geçemeyeceğim, tavandaki aynalı topa dikkat, salonda oturan herkesi görebiliyorsunuz, bütün odayı içine alıyor.

bati_karadeniz_2_5

Bu fotoğraf da kadınların bölümünden, aradaki farkı görebiliyorsunuz, erkekler otursun geyik yapsın, kadınlar da yemek yapsın, ohh ne ala. Neyse.. Bu fotoğraftaki raflar aynı zamanda basamak olarak da kullanılıyormuş.

Bu arada bu konakları hala konağın içinde yaşayan ailenin rehberliğinde geziyorsunuz, kadınlar tarafında bir Filiz Teyze var ki, bu kadar sempatik, komik, eğlenceli bir kadın olamaz. Zaten bütün köy sempatik, bazen sokaklardaki otları satmaya çalışırken sizi zorlayacak düzeyde, ama bu Filiz Teyze gerçekten komedyen olmak için yaratılmış. Mesela odaların içinde yüklük benzeri bir dolap var, bu dolap aynı zamanda banyo olarak kullanılıyor, evet banyo. Dolabın altında bir su gideri var, bu konaklarda anne, baba, çocuklar, eşler, torunlar hep bir arada yaşadığı için istendiğinde odadan çıkmadan banyo yapılabilsin, eşlerin azıcık da olsa mahremiyeti olsun diye düşünülmüş. Çok mantıklı.. Şimdi adam gecenin bir yarısı banyo yapacak bütün ev duyacak, ne gerek var? Bunun Filiz Teyze ile ilgili olan kısmıysa şu, şimdi o zamanlarda kadınlar kocalarını yıkıyormuş burada anladığım kadarıyla, Filiz Teyze bizim grubumuzdaki erkeklerden birini alıp -Bekar mısın diye sorduktan sonra- kafasını ovuşturarak, arada pataklayarak öyle bir temsili yıkama faslı yarattı ki, gülmekten öksürük krizi geçirdim ben.

Sonra aldı bizi yollardan keçi gibi seke seke çamaşırhaneye götürdü. Çamaşırhane bütün köy kadınlarının aynı anda çamaşır yıkadığı büyük, üstü kapalı bir yer. Ortada kocaman taş bir tekerlek var, aynı anda 10-15 kişinin rahat rahat çamaşır yıkayabileceği şekilde tasarlanmış, hatta taş hafif eğimli, böylece yere yakın tarafındaki kısım kısa boylulara, diğer taraf da uzun boylulara göreymiş, bunu bile ayarlamışlar yani. Ortada kirli suyun gittiği bir delik var. Filiz Teyzenin anlattıklarına göre kocalarının çamaşırlarını okşaya okşaya, kaynanalarının çamaşırlarını ise döve döve, küfrede küfrede yıkarlarmış, böylece onlardan hırslarını alırlarmış. Yani bu köydeki çamaşırhaneyi de gezmenizi öneririm.

bati_karadeniz_2_6

Buradan bir sürü ot, baharat, reçel alabilirsiniz, anahtarlık, örtü, buzdolabı süsü gibi birçok hediyelik de bulabilirsiniz.

Bir sonraki yazı Kastamonu hakkında olacak. Görüşmek üzere…

Yazar: Ceren Aydın

Kategori: Konuk Yazarlar

Bir cevap »

  1. Ne kadar güzel bir yazı olmuş. 3 sene önce eşimle birlikte kastamonuya gitmiştik, dönüş yolunda, programımızı sabah erken saatlerde yörük köyüne uğrayıp, kahvaltı yaparız diye ayarlamıştık. Köye vardığımızda saat erken olunca, nerede kahvaltı yapacağımızı şaşırmıştık. zira köyde in cin top oynuyordu.Şuanda ismini hatırlamadığım bir aile bize konağını açıp, köy kahvaltısı hazırlamış, aile ile birlikte kahvaltı etmiştik. sahanda yumurtanın tadı hala damağımda. bu yazı beni eskilere götürdü. kalemine sağlık.
    gezenyer den sevgilerle Pınar…

  2. Çok teşekkürler, bu tür olumlu yorumlar okumak beni çok mutlu ediyor.

    Bir sonraki yazı Kastamonu hakkında olacak, iki haftaya çıkar.

    Sevgiler, iyi gezmeler:)

Yorum bırakın