20 – 24.08.2010
Bikaner’den 14 saatlik bir tren yolculuğu ile Amritsar’a ulaşıyoruz. Amritsar demek biz turistler için Altın Tapınak demek. Artık prensler diyarı Rajasthan eyaletinden çıkmış bulunuyoruz; Amritsar Pencap (Punjab) eyaletinde bir şehir ve Sihizm (Sih Dini) için çok kutsal olan Altın Tapınak sebebiyle de sadece batılı turistlerin değil Sih dinine inananların da akınına uğruyor. Sihleri başlarının tepesindeki topuzu içine alacak şekilde bağladıkları türbandan ve genelde uzun sakallarından tanıyabilirsiniz.
Amritsar’ın gözbebeği Altın Tapınak, büyükçe bir gölün ortasına kurulmuş, cidden son derece etkileyici bir yapı. Biz orada kaldığımız iki gün boyunca (şehirde bunun dışında yapılacak ya da görülecek fazla bir şeyin olmamasının da etkisiyle) günün çeşitli saatlerinde dönüp dönüp Altın Tapınak’a gittik. Güneş ışığının geliş açısına göre değişen ışık oyunları altında tapınağın görüntüsü muhteşem. Sabah ayrı güzel, öğle saatlerinde, gün batımında, akşam ve gece ayrı… Biz önce tapınağın içinde yer alan yurtlarda kalmak istedik, tapınak yaşamını biraz tecrübe etmek için (çok çok ucuz fiyatların da etkisi olmadı değil). Malesef yer kalmamıştı. Altın Tapınak’a gelip de buradaki yurtta kalmak isteyenlerin önceden rezervasyon yaptırmaya çalışmasında fayda var. Tapınağa yakın otellerden birine yerleştik. Amritsar merkezdeki, tapınağa yakın oteller oldukça düşük kaliteli ve buna rağmen Hindistan geneline göre yüksek fiyatlılar.

Gece Altın Tapınak… Ayakları Altın Tapınak’a doğru uzatmak da yasak bu arada, ben bilemedim poz verirken ama hemen akabinde koşa koşa bir görevli gelip uyardı beni.
Altın Tapınak’ta göl kıyısında oturup günün farklı saatlerinde tapınağı izlemek haricinde yapılması gereken diğer bir şey de dev kantinde gurularla, Sih dinine inanan ziyaretçilerle ve aralara karışmış bizim gibi meraklı turistlerle birlikte yere oturup yemek yemek. Bu kantinde pişen yemekler ücretsiz olarak her isteyen ziyaretçiye dağıtılıyor. Yemek sonrası isterseniz küçük bir bağış yapmanız mümkün.Yemeklerin piştiği mutfağı ve devasa kazanlarda gönüllülerin bulaşık yıkadığı bulaşıkhaneyi görmek lazım. Yemek yemek için kantinde yerde sıralanmış olan konukların yanına çöküyoruz ve ellerindeki büyük tencerelerle dolaşıp yemek dağıtan gönüllülerin bize ulaşmasını bekliyoruz. Dağıtılan yemek son derece tipik Hint yemeği: Thal, pirinç pilavı ve Chapati ekmeği, bir de tatlı olarak pirinçli sütlaç. Ben o dev mutfağı gördükten sonra hijyen koşullarından emin olamayarak yemek yemiyorum ama herşeyi afiyetle silip süpüren Til’i görünce de bir tadına bakayım diyorum. Oldukça lezzetli. Sonrasında da Til’e hiçbirşey olmuyor. Bu günden sonra bir daha hiç bir yemeği mikrop kaparım, hasta olurum diye reddetmeyeceğim, ders oldu bana. Altın Tapınak’tan ayrılmadan önce tapınağın içinde bulunan Sih Müzesi’ni de ziyaret ediyoruz.
1919 yılında İngiliz askerlerinin, protesto amacıyla Amritsar’da bir meydanda toplanmış olan binlerce Hintlinin üzerine ateş açtığı ve yüzlerce ölü, binlerce yaralı ile sonuçlanan Amritsar Katliamı’nı sembolize eden katliam anıtını da ziyaret ettikten sonra bizi Dharamsala’ya götürecek olan otobüse binerek Amritsar’dan ayrılıyoruz.
Dharamsala’ya trafik sıkışıklığı sebebiyle 8-9 saat süren bir otobüs yolculuğu ile ulaşıyoruz. Hava, Rajasthan ve Punjab sıcağından sonra oldukça serin ve ferahlatıcı, aynı zamanda da bol yağmurlu. Henüz muson mevsimi sona ermediği için buradaki 3 günümüz de genelde yağmurlu geçiyor, zaten ilk muson şemsiyemizi de burada alıyoruz. Yukarı bölgede yani Mc.Leod Ganj’da Kuda Guesthouse’a yerleşiyoruz. Dalai Lama resimleri ile dolu sevimli ve temiz bir odamız var ama sıcak suyumuz yok. Şimdiye dek kaldığımız otellerin hiçbirinde sıcak su yoktu ama 40 derece sıcak havada sıcak suya ihtiyacımız da olmuyordu. Oysa Dharamsala, Himalayaların eteklerinde 1500m yükseklikte kurulu; daha bir gün önce çöl sıcağında yanarken şimdi üşüyoruz resmen.
McLeod Ganj, yani yukarı Dharamsala, sürgündeki Tibet Hükümeti’ne ve 14. Dalai Lama’ya ev sahipliği yapıyor. 1960 yılında Çin işgalinden kaçan Dalai Lama, Hindistan’ın izni ile McLeod Ganj’a sığınmış ve burada sürgündeki Tibet Hükümeti kurulmuş. O günden bu yana McLeod Ganj bir Buddizm ve Tibet kültürü merkezi haline gelmiş. Biz oradayken en az yerli halk kadar turist vardı şehirde. Pek çok batılı turist buraya yoga ve meditasyon kurslarına katılmak için geliyor. Güya ben de bir kaç yoga dersine katılmayı planlıyordum ama ön araştırma yapmadığım ve nerede hangi yoga dersi var önceden gözüme kestirmediğim için bir türlü denk getiremedim kısıtlı zamanda. Nasıl olsa önümüz Rishikesh deyip pek de üstünde durmadım.
Dharamsala’daki bir kaç günümüz boyunca buradaki meşhur Tibet Tapınağını (Tsuglagkhang Complex) ve Tibet Hükümeti Meclis Binası’nı ziyaret ediyoruz (meclis ziyaretinde bize bir görevli detaylı bilgiler verdi, görevli eşliğinde gezmekte fayda var), etraftaki küçük köylere (Dharamkot ve Bhagsu) ve şelalelere yürüyüşler yapıyoruz, bol bol momo yiyoruz. Momo, Çinlilerin dumplinglerine ya da bizdeki mantıya benzeyen bir çeşit hamur işi. İçine isteğe göre tavuk, domuz eti ya da sebze dolduruyorlar ve özel bir sosa batırılarak yeniliyor genelde. Yemyeşil doğası, Himalaya manzaraları, temiz dağ havası ve kendi halinde sıcak sevecen insanları var McLeod Ganj’ın. Her yerde Dalai Lama’nın resimlerini görüyoruz, burada yaşayan Tibet halkı liderlerine ve kültürlerine çok bağlı, çok da gururlular. Şu ana dek olan Hindistan duraklarımızda sokaklarda dilenen onlarca çocuk görürken, Dharamsala’da bir tane dilenci çocuğa rastlamadık. Aileler çocukların eğitimine de önem veriyorlar.
Bu küçük, yemyeşil, huzurlu ve cıvıl cıvıl yerde kendimizi evimizde hissediyoruz. Ama bir kaç günün sonunda yeni maceralar bizi bekler diyerek, yollara düşüyoruz yine. Sıradaki durak Ganj’ın güzel ve kutsal çocuğu, Hindistan’in yoga merkezi, kalbimin hırsızı Rishikesh!
Hindistan Günlükleri kategorisindeki diğer yazılara ulaşmak için tıklayın!
Harika manzaralar! İnsan Himalayalar’a karşı çay içerken hiç bitmesin ister herhalde…
Aynen oyle Ilgen’cigim, biz ne yazik ki sadece 3-4 gun kalabildik burada ama doyamadik guzelim manzaralara.
Merhaba Şilan
Günlüğünü zevkle okudum. Ben de 4 kez gittim Hindistan’a. Her gittiğimde çoğunluk McLeod Ganj’da kaldım. Toplam 4 ay kadar. Siz Rishikesh’e ben ise McLeod Ganj’a aşığım. Himalayalarda olmak müthiş bir keyif. Sevgiler..
Merhaba Hacer,
Cok sevindim zevkle okumana. Mc Leod Ganj’i ben de cok sevmistim, ne yazik ki fazla kalamadim orada. Bir dahaki sefere umarim:)
Laos’tan sevgiler (Su an Guney Asya bolgesinde ikinci buyuk sirt cantali seyahatimi yapiyorum, buralar da harika, yakinda yazilar gelecek:))