Bir Sırtçantalı Klasiği: Chiang Mai’da Kendini Aktiviteye ve Masaja Vurmak

Standard

26 – 29 Nisan 2012

Ayuthaya’dan bindiğimiz süper konforlu (bizim vagonda sabaha kadar 7 şiddetinde horlayan amcayı saymazsak) yataklı trenimiz sabah 10 civarı Chiang Mai’a varıyor. Bu arada bu yataklı tren için biletler kişi başı yaklaşık 20 Euro civarı.

Chiang Mai Sokakları

Chiang Mai Sokakları

Chiang Mai’ın eski şehir kısmının (old town) etrafı bir hendekle ve 700 yıl önce Burma istilasindan korunmak için yapılmış duvarlarla çevrili. Bu surların içinde kalan kısım aynı zamanda otel, restoran, kafe ve barların (ve tabii ki masaj salonlarının) yoğun olarak bulunduğu turistik bir bölge. Biz de önce biraz otel araştırması yapmak için bu bölgeye gelip, burada kalmaya karar veriyoruz. Turistik olmasına rağmen sakin, yeşil ve geniş bahçeli pansiyonları olan küçük sevimli sokaklarla çevrili bir yer burası, yani Khao San Road’la bir tutmamak lazım. Bir kaç otel ve pansiyona uğrayıp fiyat aldıktan sonra Eagle Guesthouse 2’de karar kılıyoruz. Yeşillik, büyükçe bir bahçenin içinde, bir kaç katlı, temiz ve sevimli bir otel bu. Klimalı, pencereli ve aydınlık, banyosu tuvaleti içinde, temiz bir iki kişilik odaya gecelik 8 Euro gibi çok ucuz bir fiyat ödüyoruz. Ucuz ve güzel otel bir yana, Chiang Mai tam bir kültür, aktivite şehri, yapılacak çok sey, gezilecek çok yer var. Böyle olunca durum, burada 3 gece kalmaya karar veriyoruz. (Normalde zaman kısıtlı olduğu için bir şehirde 2 geceden fazla kalmak lüks bize).

Chiang Mai’daki ilk günümüzü bir motosiklet kiralayıp etraftaki tapınakları ziyaret ederek, aralarda da kafe ve restoranlarda Pad Thai yiyip meyveli shake içerek ya da masaj salonlarında Thai masajının tadını çıkararak geçiriyoruz. Chiang Mai şehir merkezinde birbirine yakın mesafelerde pek çok tapınak var. Hepsinin mimari stili birbirine benziyor ve bu stil bizim çok hoşumuza gidiyor. Bunlar da budist tapınakları ama Hindistan’da gördüklerimizden çok farklılar. Daha sonra tespit edeceğimiz gibi Güney Asya’nın her budist ülkesinde tapınakların kendine özgü ve farklı mimari tarzları ya da dekoratif detayları var. Chiang Mai’ın sade ama ince motiflerle ve detaylarla süslü güzelim tapınaklarının bahçelerinde ve şehir sokaklarında sık sık budist keşişlere rastlıyoruz. Sonradan öğrendiğimize göre Güney Asya ülkelerindeki erkeklerin pek çoğu hayatlarının en azından bir kaç senelik bölümünü budist keşiş olarak geçiriyorlar. Kimi bir kaç sene yaşıyor bu hayatı, sonra normal hayatına dönüyor. Kimi de hayatlarının geri kalanını budist keşiş olarak geçiriyor. Turuncu giysileri, kazınmış saçlarıyla Chiang Mai sokaklarının vazgeçilmez bir parçası bu keşişler.

Chiang Mai'ın güzel tapınakları

Chiang Mai’ın güzel tapınakları

Chiang Mai'ın güzel tapınakları

Chiang Mai’ın güzel tapınakları

Chiang Mai'ın budist keşişleri

Chiang Mai’ın budist keşişleri

Daha ilk günümüzden, hangi gün hangi aktiviteyi yapacağımızı planlıyoruz burada. Masaj ve yoga kurslarından, orman trekkinglerine, bungee jumping’ten yemek ya da thai boxu kurslarına kadar sayısız alternatif var. Hepsini üç güne sığdırmak mümkün değil, bu yüzden aralarından ikisini seçiyoruz: “Flight of the Gibbons” adı ile pazarlanan orman uçuşu (Türkçe’ye tam çeviremedim şimdi ama açıklamasını yapacağım) ve Thai mutfağının inceliklerini öğreneceğimiz bir yemek kursu. Bu arada kurs demişken, Chiang Mai’ın çeşitli masaj okullarında Thai masajı öğrenmek batılılar arasında oldukça popüler. İlgilenenlere: Til’in de 2004 yılında 10 günlük bir eğitime katılıp Thai masajı öğrendiği şu masaj okulu iyiymiş diye duyduk: http://www.thaimassageschool.ac.th/our_course.php. Til de fena öğrenmemiş hani 🙂 Masaj öğrenmek için değil de yaptırmak için nerelere gidelim derseniz, Chiang Mai bu konuda bir cennet. Merkezdeki ve surların içindeki sokaklar masaj salonundan geçilmiyor. Bir kaç farklı salonda denedim, hepsinden de memnun kaldım. Zaten fiyatlar o kadar ucuz ki birkaç farklı alternatifi deneyip en çok hoşunuza gidende karar kılmak en mantıklısı. 1 saatlik Thai masajı ya da ayak masajı fiyatı 2 – 4 Euro arasında değişiyor. Benim favori masaj mekanım ise bir tapınak avlusunda yere atılmış minderlere uzanarak açık havada (klima yok ama fan var) masaj yaptırabileceğiniz Thai Healing Arts Association oldu. Hem fiyat çok uygundu (1 saatlik Thai ya da ayak masajı 3 Euro), hem de masörler çok iyiydi. Her gün en az bir kez ziyaret ettim kendilerini.

Chiang Mai’daki ilk akşamımızda merkezdeki gece pazarını geziyoruz önce. Oldukça büyük bir pazar, giysiden aksesuara, yeme-içmeden hediyelik eşyalara kadar herşey var. Bu pazarın içindeki Anusarn Market kısmındaki alanda büyükçe bir açık hava deniz mahsulu restoranı var. Akvaryumdan seçtiğiniz balıkları pişirip getiriyorlar önünüze. Tavsiye edilir. Yemekten sonra surların içindeki otel bölgemize geri dönüyoruz ama otele dönmeden önce biraz da gece hayatını gözlemleyelim diyerek otelimizin iki üç sokak yukarısındaki Zoe Bar’a gidiyoruz. Ölü sezon olduğundan mıdır bilmem, gece hayatı pek hareketsiz biz oradayken. Önünde, kapısında dikilip dans eden bir kaç insanın olduğu ve içeriden müzik sesi gelen tek mekan bu Zoe Bar, o yüzden direk giriyoruz buraya. Siparişimizi almaya gelen servis elemanı kara kaşlı kara gözlü, Türklere benzeyen bir genç. Ben “Yok artık, Chiang Mai’da bir Thai barında Türk çalışan olması ihtimali nedir ki, İtalyan İspanyol filandır belki’ diye kendi kendime düşünürken, Til de benimle aynı şeyi düşünmüş olmalı ki, yarım yamalak, yeni öğrendiği Türkçesiyle “Türksün?” diye soruveriyor çocuğa pat diye. Çocuk bir bana, bir Til’e bakıp “Vaay, hoşgeldin enişte” diyor gülerek 🙂 Biraz muhabbet ediyoruz, barda başka bir iş arkadaşına daha sesleniyor bizimle tanıştırmak için, o da Türkmüş. “Burada hem çalışmak kolay, hem para kazanıyoruz, hem de tatil yapıyoruz” diyorlar. Vakit geceyarısını geçince etraftaki barlarda, sokaklarda bir hareketlenme oluyor. Ama bize bu kadar gece hayatı yeter deyip, otelimize dönüyoruz. Ertesi günkü orman uçuşu aktivitesi için sabah erkenden kalkmak lazım ne de olsa.

Chiang Mai sokaklarındaki tüm seyahat acentalarının vitrinlerinde boy boy tanıtımları olan “Flight of the Gibbons”, “Jungle Flight” gibi isimlerle anılan orman uçuşu aktivitesi çok popüler. Biraz pahalı gerçi ama bence değdi, cidden adrenalini bol ve eğlenceli bir tecrübe, hem de Chiang Mai’da orman havasını da almış olduk böylece. Bir kaç acenta dolaşıp fiyat aldıktan sonra biriyle anlaştık ve yarım günlük (ulaşım dahil 6 saat civarı sürüyor) versiyonuna kişi başı 54 Euro ödedik. Bu fiyata ulaşım, öğle yemeği ve hediye bir T-shirt dahil. Sabah 7:30’da tur görevlisi bizi arabayla otelimizden alıyor. Az ileride başka bir otelden iki turist kızı daha alıyoruz, grup arkadaşımız olacaklarmış. 4 kişilik bir grup olarak, 45 dakika filan uzaklıktaki ormanlık alana gelince önce kostüm ve ekipmanları donanıyoruz. Orman uçusu denilen bu aktvite şöyle: Ormanda büyükçe bir alanda çeşitli ağaçların arasına ipler gerilmiş ve bu iplerden kayarak ağaçtan ağaca uçuyor, böylece ormanı gezmiş oluyorsunuz. Tabii bazen 50 metreyi bulan yüksekliklerden hızla kayarak karşı ağaca ulaşırken ormana bakınmaya pek firsatı olmuyor insanın. Ama aralarda bir ağaçtan öbürüne yürümek gerektiğinde orman yürüyüşünü de hafiften aradan çıkarmış oluyorsunuz. Aktivite boyunca bize  4 kişilik profesyönel bir ekip eşlik ediyor, neyi nasıl yapmamız gerektiğini gösterip güvenliği sağlıyorar. Bu aktivitenin bir de tam günlük olanı var, arada bazı şelaleler ziyaret ediliyor, daha fazla sayıda ağaç arasında uçuluyor filan. Ama bize yetti 6 saat. Bir de aktiviteden önce fazla yemek yemeyin derim, midesi hassas olanlar için bu uçuşun kendisi zaten yeterince zorlayıcı bir aktivite, yemek işini uçuş sonrası gidilen ufak bir köy restoranındaki fiyata dahil öğle yemeği kısmına saklayın bence. Aşağıdaki resimlerde orman uçuşunun nasıl birşey olduğu biraz daha net görülebilir.  Günün geri kalanını masaj salonlarında ve Chiang Mai sokaklarında geçiriyoruz. Akşam yemeğinde bu sefer yine gece pazarının içindeki Sila-Aat balık restoranındayız, ızgarada balıklar çok lezzetli.

Orman Uçuşu (nam-ı diğer Jungle Flight)

Orman Uçuşu (nam-ı diğer Jungle Flight)

Ağaç platformları arasında yürüyüş

Ağaç platformları arasında yürüyüş

Jungle Flight

Jungle Flight

Chiang Mai’daki son günümüzde sabahtan bir motosiklet kiralayıp Doi Suthep’teki Wat Phra That tapınağını ziyaret ediyoruz. Motosikletle rahatlıkla yolculuk edilen bu orman yolu çok güzel manzaralı. Dönüşte Chiang Mai Üniversitesi’nin kampüsünü de şöyle bir turluyoruz, hazır ayaklarımız yerden kesilmişken. Oldukça büyük, yeşil ve etkileyici bir kampüs. Öğleden sonra Thai yemekleri pişirme kursumuz var. Etrafta pek çok yemek kursu mevcut, tam gün ya da yarım gün yapılabiliyor bu kurslar, biz yine yarım gün olanı tercih ediyoruz: Asian Scenic Thai Cooking’de kişi başı 16 Euro’ya. Öğleden sonra saat 4 gibi başlıyor kurs, önce yemeklerin pişirileceği yeşillik bir bahçede buluşup kurs hocamız ve grup arkadaşımızla tanışıyoruz; tek başına sırtçantasıyla seyahat eden Fransız bir kız. Sonra hep birlikte pazar yerine gidip yemek malzemeleri alışverişi ile ilgili püf noktaları öğreniyoruz hocamızdan. Tekrar ocak ve ekipmanın bulunduğu bahçeye dönünce de aksiyon başlıyor. Sonraki iki üç saat boyunca başlangıç, ana yemek, tatlı şeklinde bir menüyü hazırlayıp afiyetle yiyoruz. Kurs sonunda çeşitli yemek tariflerinden oluşan bir de yemek kitabı hediye ediliyor bize, eve dönünce bol bol faydalanacağız bu kitapçıktan. Chiang Mai’daki son gecemizde Güney Kapısı’ndaki Cumartesi Gecesi Pazarı’nı gezip, çok geç olmadan otele dönüyoruz. Ertesi sabah erkenden Laos’a yolculuğumuz başlayacak.

Yemek pişirmeye başlamadan önce kursun bahçesinden taze bitkiler topluyoruz

Yemek pişirmeye başlamadan önce kursun bahçesinden taze bitkiler topluyoruz

Ve marifetlerimizi sergileme zamanı

Ve marifetlerimizi sergileme zamanı

Son olarak Chiang Mai’da tadına bakılması gerekenler:

  • Thai mutfağının vazgeçilmezi olan Pad Thai
  • Tabii ki bol çeşitli, tazecik deniz ürünleri
  • Güney Asya’nın en meşhur tatlılarından olan yapışkan pirinç (lapa gibi, tatlımsı, haşlanmış pirinç) ve taze Mango. (Orjinal ismi: Sticky rice with mango)
  • Ve egzotik meyveler. Ben henüz Durian denilen dünya harikasının farkında değildim Chiang Mai’da (Geç buldum çabuk kaybettim seni durian, ona yanarım) Cahilliğimin kurbanı olarak sokaklarda poşet içinde ayıklanıp, kesilmiş, yenmeye hazır olarak satılan Durian’ların tadına bakmadım. Siz aynı hatayı yapmayın derim!

Chiang Mai’ın bir GüneyAsya turunda mutlaka görülmesi ve mümkünse bir kaç gün kalınması gereken bir şehir olduğu görüşüne varıyor ve yine yollara düşüyoruz.

Bekle bizi Laos!

Dragon Fruit (Ejderha Meyvesi) - Görünüş güzel ama tadını beğenmedim

Dragon Fruit (Ejderha Meyvesi) – Görünüş güzel ama tadını beğenmedim

Jackfruit ya da Breadfruit (Ekmek meyvesi) - Mevsimi değildi sanırım, pazarlarda manavlarda satılanlarını bulup da yiyemedik

Jackfruit ya da Breadfruit (Ekmek meyvesi) – Mevsimi değildi sanırım, pazarlarda manavlarda satılanlarını bulup da yiyemedik

Reklam

10 responses »

    • Bence kokusu da gayet iyiydi Funda’cim ama durian genel olarak cok farkli tepkiler alan bir meyve. Bazilari icin tadi da kokusu da kotu, bazilari icin kokusu kotu ama tadi guzel (hatta kokusu yuzunden Asya’da bazi otel ve ulasim araclarina durian sokmak yasak), ben bu koku olayina bir anlam veremedim cunku bana koku da gayet guzel geliyordu. Tadi ise anlatilmaz yasanir 🙂

  1. üç güne pek çok şey sığdırabilmişsiniz gerçekten. eski şehrin güney kapısındaki cumartesi akşamı(aynı satıcılar pazar akşamı da doğu kapısındalar) pazarı, night bazaardan çok daha görülesi bi yer bence. hazır chiang maiye gelmişken şehrin kuzeyindeki tiger kingdom’a da uğrasaymışınız keşke. 🙂

    • Tiger Kingdom’u duyduk oradayken ama Chiang Mai’da yapilacak o kadar cok sey olunca ve sadece 3 guncuk zamanimiz olunca bir dahaki sefere ertelemek zorunda kaldik malesef. Iyi tarafindan bakmak lazim: Tekrar gitmek icin yeterince sebebimiz var 🙂

      Sevgiler

  2. Tayland’a sonraki gezim buraya olacak. Görmeyi çok istediğim bir yer. Hatta denizi filan boşverip sadece orada vakit geçirmek istiyorum nedense. Güney kısmını yeterince gördüm diye düşünüyorum.
    Geçen gün Taylandlı biriyle tanıştım İstanbul’da. Chiang Mai’denmiş. “Very slow life” dedi oralar için. E tabii, Bangkok’ta yaşıyormuş. Tren yolculuğu çok uzun dedi ama ben etrafı görmek için trene binmek istiyorum. Gündüz treni yok mu acaba?

    Pad Thai’ye bayılıyorum ben. Aslında evde yapmayı hiç denemedim. Sen hiç denedin mi?

    Ben yazıları biraz geriden takip ediyorum. Biraz uzaklaşınca internet ortamlarından böyle oluyor. Ama takipteyim 😉
    Çok sevgiler Şilancım.

    • Alkim’cim,

      Oncelikle Pad Thai: Bize Chiang Mai’da katildigimiz yemek kursunda bir adet de yemek tarifi kitabi verdiler, icinde Pad Thai tarifi olan. Berlin’e donunce hemen denedik. Ama orjinali gibi olamadi 😦 Buradaki cesitli Thai restoranlarinda denediklerim de Tayland’dakiler gibi degildi. Havasindan suyundan herhalde 🙂

      Bangkok’tan Chiang Mai’a gunduz trenleri de var bildigim kadariyla. Cidden uzun yol ama vaktim var dersen neden olmasin?

      Eminim Chiang Mai’i cok seversin sen. Insan kendini oradaki – cidden yavas ve sakin akan- hayata oyle bir kaptiriyor ki deniz aklina bile gelmiyor zaten..

      Sevgilerimle..

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s