Konuk Yazar: Ceren Aydın
Sevgili Karadeniz fatihleri,
Karadeniz’in son yazısını okumaktasınız, tekrar tatil olsa da gitsem, ya da bahar gelse hafta sonu gitsem diye planlar yapmaya başladım. Güzel yerler vesselam..
Gelelim Safranbolu’ya. Öncelikle Safranbolu’yu çok kimse ziyaret etmiştir. Özellikle bayramlarda seyranlarda hafta sonlarında İstanbul’a da yakın olduğu için çok kalabalık oluyor. Ama gitmediyseniz gidin derim. Çok güzel bir mimarisi var, 18 yy Osmanlı mimarisi- evler tamamen ahşap, 3 katlı. Eğer Yörük Köyü yazısını okuduysanız mimari benzer, zemin kat ağıl, birinci kat haremlik, selamlık, ikinci kat yatak odaları vs.
Buranın önemli bir özelliği de Unesco’nun kültür mirası listesine girmiş olması. Bu ne demek? Dünyaca ünlü demek, kalabalıkların artması demek. Bu bölgede bulunan yaklaşık 2000 geleneksel türk evinden 800’ü koruma altındadır.
Eğer Karadeniz yazılarını takip ettiyseniz Karadeniz’de bir yer daha Unesco listesinde. Bilin bakalım neresi? Ben neyim ki sınav yapıyorum bir de, cevap Sümela Manastırı.
Daldan dala atlamadan Safranbolu’ya devam.
MÖ 2000 yılında kurulan bölgede sırasıyla Hititler, Frigler, Persler, Romalılar, Selçuklular ve Osmanlılar egemenlik kurmuşlar. 1423 yılında Osmanlı’ya geçtikten sonra kent, kervan yolları üzerinde de olunca zenginleşmeye başlamış.
Beldeye adını veren safran çiçeği- kendi ağırlığının yüz bin katı kadar sıvıyı sarıya boyayabiliyor. Gıda, ilaç ve kozmetikte kullanılıyor, çok ender yerde yetişiyor.
Kervanların konakladığı yerlerden biri yukarıda fotoğrafını gördüğünüz Cinci Han. Cinci Hoca tarafından 1645 yılında yaptırılmış. Uzun yıllar hizmet vermiş, 2004 yılında tekrar açılmış, şu an içinde 25 oda varmış. Biz kalmadık ama 400 yıllık bir binada kalmak havalı olsa gerek. Bu arada cinci Hoca zamanında kimsenin iyileştiremediği sadrazamın oğlunu iyileştirmiş, koskoca hanı yaptıracak parayı da ordan bulmuş 🙂
Bu arada ben gelmeden önce bilmezdim, Safranbolu 3 tane derenin (Akçasu, Gümüş, Bulak) yarattığı kanyonlar üzerine kurulu bir yermiş. Yukarıdaki caminin de bir kısmı kemerler üstünde, altında Akçasu Kanyonu var. Değişik bir görüntü.
Bu kanyon dışında yörede 3 kanyon, 2 de mağara bulunuyor.
Bakırcılar Çarşısı
Yukarıda gördüğünüz çarşı fotoğrafı cami ile kanyonun arasından çekildi. Dipte kanyonun ilerlediğini görebiliyorsunuz. Komşu olan demirciler çarşısı yokuşun başında, bakırcılar çarşısı ile yokuşun aşağısında. Demiri ateşle işleyen demircilerin külü yokuş aşağı bakırcılar çarşısına ulaşır, buradaki bakırcılar da bu külle bakırlarını kalaylarmış. “Komşu komşunun külüne muhtaçtır” lafı da buradan geliyormuş.
Yine burada olan yemeniciler çarşısında ayakkabıcılar olurmuş. Buradan ayakkabı alan mahalleli eğer aldığı ayakkabı ayağını acıtır da beğenmezse gider o ayakkabıyı dükkanın damına atar, herkese göstere göstere adamı rezil edermiş, ayakkabıcının yeni ayakkabıyı ücretsiz teslim etmesi gerekirmiş, damdan da o ayakkabıyı alamaz, daha kaliteli yapmak zorunda kalırmış. “Pabucunu dama atmak” terimi de buradan geliyormuş.
Bölgede Kaymakamlar Evi tamamen aynı kalan, içerisi gezilebilen bir yer. Haremlik-selamlık kısmındaki dönme dolap çok meşhur. Şimdi erkekler misafirleri ağırlarken kadınlar yemek yapıyor, e namahrem var, hep örtünüp getir götür yapmaya üşeniyorlar, bir dolap yapıyorlar, bir kapısı haremlikte, bir kapısı selamlıkta. Koyuyorlar yemeği raflara, çeviriyorlar dolabı, yemek diğer tarafta. Orada da erkekler alıp yemeği konuklarına ikram ediyorlar. Çok yaratıcı bir çözüm.
Safranbolu inşallah bozulmadan böyle kalır diyorum ve yazımı noktalıyorum. Bir başka yazıda görüşmek üzere…
Yazan: Ceren Aydın
Kategori: Konuk Yazarlar
Türkiye’de mutlaka görülmesi gereken 10 yeri sayın dense bana göre bunlardan biri mutlaka Safranbolu olurdu. En fazla keyif aldığım gezilerimden biri Safranbolu gezimdi.
Yorumunuz için teşekkürler. Umarım bu yazıda okuduklarınız sizi bir daha oralara götürmüştür.
BATI KARADENİZ TURU: kültür turlarındaki abant ve 7 göllerde verilen sucuk ekmek çok kötüdür, yanınızda alternatifler bulundurmanızı şiddetle tavsiye ederim.
kastamonuda görülecek fazla bir şey yok. sadece sarmusak ve saray helvası alınabilir.
safranboluda tur rehberleri buradan lokum alın derler, ama meydandan biraz daha aşağılara inerseniz. aynı lokumları daha ucuza bulabilirsiniz. örnek meydanda lokum 13 lira , aşağıda 6- 7 lira.
safranboluda bakırcılar çarşısını ve ara sokakları mutlaka gezin.
safranboluda tarihi konaklarda konaklandığında odalar arasında ses yalıtımı yoktur. ve bazı konakların çatı katları oda yapıldığından, oralara banyo konduğundan, banyolar müthiş rutubet kokmaktadır. (girilemeyecek kadar. çelikpalas otel)
amasrada balık yenecek lokanta mavi yeşile götürürler, balık sınırsız derler istediğiniz kadar yiyebilirsiniz derler. ama inanmayın garsonları kolayı bulsa parayı ver, balık yemeden kalk der gibiler. zorla balık alırsınız, balık bittiğinde istediğinizde yicekmisiniz diye bide üstüne soru sorarlar ve hemen kalkmanız için fazla balık yemeden direk pavyon usulu gibi tatlıyı (helvayı) masaya bırakırlar yiğip gidin fazla bir şey istemeyin der gibi dicem ama aynen öyleler. bence mavi yeşilde yemeyin paranıza kıyın başka yerde balık yiyin (sinir olmaktansa)
her kültür tutunda olduğu gibi yanınızda mutlaka peçete bulundurun. wc % 90 pecete olmaz. ve kolanyalı mendil bulundurun.
Tuna yorumun için teşekkürler.Bir tura katılmayı düşünüyorsanız bu tür ek bilgiler çok faydalı oluyor….